| Muazzam bir cesaret gösterdin. Ödenmesi gereken bir borç var. | Open Subtitles | لقدْ أظهرتَ شجاعةً عظيمة و هنالكَ دينٌ يجب أنْ يُرد |
| Bana güvenmen gerekiyor. Bu ada hiç gözüktüğü gibi değil. | Open Subtitles | يجب أنْ تثقي بي, هذه الجزيرة ليست كما تبدو عليه |
| Artık onlar için en iyi olanı düşünmem lazım, Gin. | Open Subtitles | يجب أنْ أفكّر فيما هو أفضل بالنسبة لهما يا جين. |
| - Neden böyle olmak zorunda? | Open Subtitles | لماذا يجب أنْ يكون الأمر على هذه الشاكلة ؟ |
| Yalnız benimsen bunun işareti olmalı. | Open Subtitles | لو انتي ليا انا بس يجب أنْ تعلمي بعلامات |
| Ona tek başına yaşamak istediğini söyleyecek kadar erkek olmak zorundasın. | Open Subtitles | يجب أنْ تكون رجلاً كفاية لإخبارها أنّك تريد العيش وحدك |
| Yani çocuğunuzun bizi kurtarmak için bir yol bulacağına inanmak zorundayız. | Open Subtitles | لذا يجب أنْ نؤمن بأنّ ابنتك ستجد طريقةً لإنقاذنا |
| Biraz uyumak zorundayım. | Open Subtitles | لأنّك ستبقيني مستيقظ. يجب أنْ أحصل على قسط من النوم. |
| Buralarda bir yerde bir portal var. Tek gereken onu bulmak. | Open Subtitles | ثمّة بوّابة بالجوار في مكان ما يجب أنْ نعثر عليها ببساطة |
| Size sormam gereken bir şey var, Kraliyet Mahkemesi üyeleriyle yaptığımız nedir? | Open Subtitles | هنالكَ شيءٌ يجب أنْ أسألكِ عنه ماذا سنفعل بأعضاء البلاط الملكي ؟ |
| Buralarda bir yerde bir portal var. Tek gereken onu bulmak. | Open Subtitles | ثمّة بوّابة بالجوار في مكان ما يجب أنْ نعثر عليها ببساطة |
| Lütfen demelisin. Kimseyi memnun etmem gerekiyor. | Open Subtitles | أولاً يجب أنْ تقول رجاءً لكنّي لن أترجى أي شخص |
| Oh, uh, tamam, Şimdi bütün küçük notdefterlerini toplamam gerekiyor. | Open Subtitles | أوه، حسناً، يجب أنْ أجمع جميع دفاتركم الصغيرة |
| Patırdıktan sonra patronumu gerçekten etkilemem gerekiyor. | Open Subtitles | لأنّي أفسدت الأمور يجب أنْ أثير إعجاب رئيستي |
| Sana olan aşkım gerçek mi diye kalbimi tartmam lazım sanırım. | Open Subtitles | باعتقادي يجب أنْ أزن قلبي لأرى إذا كان حبّي لك حقيقيّاً |
| Bayan Güneybatı ABD güzellik yarışmasının tarafsızlığını korumam lazım. | Open Subtitles | يجب أنْ أحافظ على نزاهة مسابقة ملكة جمال جنوب غرب أمريكا |
| Yapmak zorunda değilsin çünkü ben bunu zaten biliyorum. | Open Subtitles | يجب أنْ لا تفعل ذلك، لأنّني أعــرف بالفعل. |
| Uyuyor olmalı. Dün gece geç vakte kadar ayaktaydık. | Open Subtitles | يجب أنْ يكون نَائمَ.نحن استيقظنا في وقتٍ متأخرٍ من الليلةِ الماضيةِ. |
| Ama belli bir noktadan sonra, birbirimizden farklı olsak da bana güvenmek zorundasın. | Open Subtitles | حتّى لو كنّا مختلفَين جدّاً يجب أنْ تثقي بي |
| Burada araştırma için yükümlülük altına mı girmek zorundayız? | Open Subtitles | ذلك أنّ هذا بحث يجب أنْ نقـــوم بـــه أنا وأنت هُنا؟ |
| Sonunda intikamımı alabilmek için seni öldürmek zorundayım. | Open Subtitles | حياتك كانت الثمن الذي يجب أنْ أدفعه لأحقّق انتقامي أخيراً |
| Bu işi hassasiyetle kıvırmamız lâzım. Çok dikkatli davranmalıyız. | Open Subtitles | سيتطلّب الأمر تنفيذاً دقيقاً يجب أنْ نتصرّف بحذر كبير |
| O zaman belki de bunu kendi başıma hâlletmem gerekir. | Open Subtitles | حسناً ربّما أنّه مُجرّد أمر يجب أنْ أقوم به بمفردي. |
| Yaşlanmışsın. Kendine iyi bakıyor olmalısın. | Open Subtitles | أنتَ رجـل عـجوز , يجب أنْ تـأخذ بالك من صحتـك ؟ |
| Yani herkesin ilaçlarını düzgün bir şekilde alması gerektiğini düşünüyorsun, bu mudur? | Open Subtitles | إذن إنّك تعتقد أنّ الجميع يجب أنْ يتناولوا دوائهم مباشرة، أليس كذلك؟ |
| Barikat dayanmayacak, kraliçeyi şehri terk etmesi için ikna etmelisin. | Open Subtitles | هذا الخط لنْ يصمد يجب أنْ تقنعوا الملكة بمغادرة المدينة |
| Kan basıncı değerlerini alır almaz göz bebeklerini kontrol etmeliyiz. | Open Subtitles | حالما نحصل على ...قراءة ضغط الدم يجب أنْ نفحص بؤبؤها |