| Beyefendi, size paranızı memnuniyetle iade ederiz ama probleminizi çözmez. | Open Subtitles | سيدي سنكون مسرورين بإعادة نقودك لكن هذا لن يحلّ المشكلة |
| Bak kötü bi dönemden geçtiğini biliyorum, fakat eve kaçmak hiçbirşeyi çözmez. | Open Subtitles | انظري، أعلمُ ما تمرّين به، لكنّ الهروب إلى المنزل لن يحلّ شيئًا. |
| Hava kararır kararmaz cesetten kurtulacağız. | Open Subtitles | جرائم جديدة حالما يحلّ الظلام سوف نتخلص من تلك الجثة |
| 1.5 km ötede Acil Servis kliniği var. Hava neredeyse karardı. Anne, bu delilik. | Open Subtitles | هناك مركز طواريء على بعد ميل وقد أوشك الظلام أن يحلّ |
| Ama burada durmak hiçbir şeyi çözmeyecek. | Open Subtitles | هذا رائع. لكن بقاؤك هنا دون أن تقوم بأي شيء لن يحلّ المشكلة. |
| Eğer sen suçları çözen sıradan bir herif olsaydın bu çok etkileyici olurdu, ama herkes senin medyum olduğunu biliyor | Open Subtitles | أعني، إن كنت رجل عادي يحلّ هذه الجرائم سيكون ذلك رائع حقـًا لكن الكلّ يعرف بأنّك وسيط روحي |
| Birilerinin geminin halatlarını çözmesi gerek. | Open Subtitles | على شخص ما أن يحلّ وثاق القوارب قبل أن تغادر مكانها. |
| Güneş sistemimizdeki bir yer bu problemi çözebilir. | Open Subtitles | مكانٌ واحد في نظامنا الشمسي قد يحلّ المشكلة |
| Yaz geldiğinde, kurdun aşırı soğukta hayatta kalmasını sağlayan kalın kürkü rahatsızlık vermeye başlar. | Open Subtitles | عندما يحلّ الصيف، فإن الفراء السّميك الذي ساعد الذئب على تحمّل البرودة القارسة |
| Ve Japonya'ya gitmen bunu çözmez. Kız senin için deliriyor. | Open Subtitles | ورحيلك إلى اليابان لن يحلّ ذلك إنها مجنونة بحبّك يا أخي |
| Büyü her şeyi çözmez. | Open Subtitles | السحر لا يُمكنه أن يحلّ كلّ شيئ بل أحياناً يُعقّد الأمور |
| Kaçmak hiçbir şeyi çözmez. | Open Subtitles | الهروب لن يحلّ أي شيء. |
| Bu hiçbir şeyi çözmez. | Open Subtitles | هذا لا يحلّ شيء. |
| Ama bu sorunu çözmez. | Open Subtitles | لكنّ ذلك لن يحلّ المشكلة |
| Gideceksek, Hava kararmadan gidelim. | Open Subtitles | إذا كنّا سنخرج فلنتحرك قبل أن يحلّ الظلام. |
| - Seni duydum. Ben buraya 20 dakika sonra, ...Hava kararınca falan gelirsin diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | لكنّني ظننتكَ ستمرّ عليّ بعد حوالي 20 دقيقة عندما يحلّ الظلام. |
| Hava daha kararmadı ve sen bizi buraya mı sürüklüyorsun? | Open Subtitles | لم يحلّ الظلام بعد وأنتِ تستدرجنا إلى هنا؟ |
| Müfettiş bey birimi dağıtmak sorunu çözmeyecek. | Open Subtitles | أيّها السيّد المفتش، حلّ الفريق لن يحلّ المشكلة. |
| "Bir ağaçtan gelen bilmeceleri çözen yarım kılıçlı yarım adama bakın." | Open Subtitles | انظر لنصف الرجل مع نصف السيف" "الذي يحلّ ألغازاً مِنْ شجرة |
| Sorunumu çözmesi için Dexter'a güvendim. O da çözdü. | Open Subtitles | وثقتُ بـ(دكستر) كي يحلّ المشكلة، وقد حلّها |
| Yerini belirlemek davayı çözebilir. | Open Subtitles | تحديد موقعه يُمكن أن يحلّ القضيّة. |
| İrlandalı kardeşlerim geldiğinde, ben de buna sarınırım. | Open Subtitles | عندما يحلّ أشقائي الأيرلندين بالمدينة، أتشّح بهذا |
| Belki bu bütün problemleri çözüyor, sanıyorsunuz fakat bir parçası kendi teorileri olan sınırlılıkları fark etmeksizin... | Open Subtitles | تعتقد أن هذا يحلّ كل المشاكل لكن دون إدراك العوائق الموجودة، والتي كانت جزءاً من نظرياته. |
| Her zaman insanları kendinden uzaklaştırmanın sorunları çözeceğini sanıyorsun ama asla çözmüyor. | Open Subtitles | لطالما اعتقدتِ أنّ إبعاد الناس يحلّ مشاكلك، لكنّه لا يحلّها أبداً |
| Bir Kingsman ajaninin baski altindayken sorunlari çözebilmesi gerekir. | Open Subtitles | فعميل (كينجز مان) ينبغي أن يحلّ المشكلة تحت الضغط |