| Ama bu hikayeyi kullanıyorum çünkü gerçekten bana Yardım etmek istediler. | TED | ولكني ذكرت هذه الحكاية لأنهم أرادوا بالفعل تقديم يد العون لي. |
| Low Shoulder grubunun üyeleri cemiyetimize Yardım eli uzatma kararı aldı. | Open Subtitles | أعضاء فريق الروك أن رول لوشولدر قرروا تمديد يد العون لجاليتنا |
| O restorana sen onu bulup Yardım edebilesin diye girdi o çocuk. | Open Subtitles | لقد حطّم المطعم على أمل أنك ستعثر عليه وتمد له يد العون |
| Yardıma ihtiyacım olursa sana haber vermemi isteyip duruyordun. | Open Subtitles | لقد قلتَ أنكَ مستعدٌ لمد يد العون إذا احتجتُ لها |
| Yardıma ihtiyacı olan ve Yardım edebileeğimiz insanlar var. | Open Subtitles | هناك ثمّة أناس بحاجة للمساعدة، أناس بوسعنا تقديم يد العون لهم |
| Belediye idari teşkilat çalışanları öne çıkıp, izin ve sivil toplum örgütlerini toplanmaya çağırmada yardımcı oldular. | TED | تقدم مسؤولو حكومة البلدية لتقديم يد العون فيما يخص التصاريح وانعقاد منظمات المجتمع المدني. |
| Çalışkan bir kadına Yardım eli uzatmamı engellemek mi istiyorsunuz? | Open Subtitles | هل حقاً تريدين منعى من مد يد العون لإمرأة كادحة؟ |
| "Belki senenin geri kalanında onlara da Yardım elini uzatırsın." | Open Subtitles | ربما يمكنك أن تقدم لهم يد العون لبقية العام أيضاً. |
| Bu destekçiler, bu markayı benimseyen, onlara destek olan, onlara Yardım eden ve bizim Yardım elini uzatmamız gereken insanlardır. | TED | هم الأشخاص الذين يستثمروا في الإرهاب، وهم من يدعم الإرهابيين ويساعدونهم، وهم من يبنغي أن نمد لهم يد العون. |
| Bunu yaparak yakınımızdaki daha zor şartlarda yaşayan bir topluma Yardım edebilir miyiz? | TED | هل بوسعنا فعل ذلك وهل يمكننا الوصول إلى المجتمعات القريبة الأكثر حرماناً، ومد يد العون لهم؟ |
| Yardım etmek için varlığını gösteren insanlara daha çok inanıyorum. | TED | أنا أؤمن أكثر في الناس الذين يمدون يد العون. |
| Dönen gazilere olabildiğince Yardım etmeyi biz de istiyoruz. | Open Subtitles | إننا نرغب فى مد يد العون للجنود المتقاعدين قدر المستطاع |
| Oğluma Yardım elini uzatabilecek, dünyada tek bir insan kaldı o da başkan. | Open Subtitles | لم يبقَ بهذا العالم سوى رجل واحد قادر على مد يد العون لابني وذلك هو الرئيس |
| Tabii, ya da belki de Dr. Willet Yardım etmiştir. | Open Subtitles | نعم ، أو ربما كان الدكتور ويليت . قدم لهم يد العون |
| Kimseyi gömmekten hoşlanmam ama gelecek sefer Yardım ederim. | Open Subtitles | أنا لا أحب أن أقوم بدفن أي شخص ولكن في المرة القادمة سأمد لك يد العون |
| Onu orada, karda mı bıraktın Yardım etmeden, soğukta? | Open Subtitles | و تركته هناك فى الثلوج دون أن تمد له يد العون فى هذا البرد ؟ |
| Yeni bir yer açmam için bana Yardım etmeyi bile teklif etti. | Open Subtitles | حتى انه قدم يد العون هل سأفتح محلي الخاص يوماً ما |
| Bana Yardım edemezsin, değil mi? | Open Subtitles | لا أفترض أنك تهتم لــ.. تمُد لي يد العون ؟ |
| Ayrıca, Yardıma ihtiyacı olan biri olduğunda onu nasıl kurtaracağını da bilir. | Open Subtitles | و يعرف أيضاً.. أن مد يد العون ، تنقذ الحياة |
| Liz benim ortağım, ve adını temize çıkarmak için kanunun bu tarafından da Yardıma ihtiyacın olur. | Open Subtitles | إنها شريكتي و قد تحتاج يد العون من جهة القانون لتصفية اسمها |
| Karakol sadece Yardıma geldi. | Open Subtitles | قسمي يتواجد ليقدم يد العون وحسب. |
| Her hâlükarda bu paradoks, bilinmeyene doğru bir adım daha atmamıza çoktan yardımcı oldu. | TED | على أية حال، فإن هذه المفارقة قدّمت لنا بالفعل يد العون في الانتقال خطوة في غياهِب المجهول. |