| Taş, her yöne aynı hızda ilerleyen dalgaların oluşmasına sebep oluyor. | TED | يسبّب الحجر أمواجًا تنتقل في الماء، بنفس السّرعة في كل الاتجاهات. |
| Akciğerlerdeki bir tıkanmaysa ateşlenme ve nefes zorluğuna sebep olabilir. | TED | إذا حصل التراكم في الرئتين يسبّب الإصابة بالحمّى وصعوبة بالتنفس. |
| Bu büyüklükte bir osteoma, başağrısı, sinüzit... hatta daha kötü şeylere sebep olabilir. | Open Subtitles | ورم عظمي بهذا الحجم يمكن أن يسبّب صداعا وجيوب أنفية ، وربّما أسوأ |
| Metal cilası, yeterince soluduysa, sinir hasarına yol açmış olabilir. | Open Subtitles | طلاء المعادن قد يسبّب ضرراً عصبياً لو استنشق منهُ الكفاية |
| Atalet, akışkanların hareket etmeye devam etme eğilimidir, bu da kararsızlığa neden olur. | TED | القصور الذاتي هو قابليّة السوائل للاستمرار بالحركة، وهي ما يسبّب عدم الاستقرار. |
| 65 milyon yılda bir dünya yörüngesiyle kesişir ve kıyamete sebep olur. | Open Subtitles | يعبر مدار الأرض كلّ 65 مليون سنة يسبّب حدث على مستوى إنقراض |
| Beyindeki, derideki ve gastrointestinal bölgedeki kılcal damarların bozulmasına ve tıkanmasına sebep oluyor. | Open Subtitles | يسبّب التهاباً بالأوعية الدمويّة الدقيقة في الدماغ والجلد والجهاز الهضميّ ويجعلها تنهار وتتجلط |
| Beyindeki, derideki ve gastrointestinal bölgedeki kılcal damarların bozulmasına ve tıkanmasına sebep oluyor. | Open Subtitles | يسبّب التهاباً بالأوعية الدمويّة الدقيقة في الدماغ والجلد والجهاز الهضميّ ويجعلها تنهار وتتجلط |
| Ve bu da, bronşit gibi hastalıklara sebep olur. | TED | وهو ما قد يسبّب الإصابة بأمراض مثل الالتهاب الشّعبيّ الحادّ. |
| Aşağıda, burada yaşananlara sebep olan bir şey olup olmadığına bakmak için. | Open Subtitles | لنفهم اذا هناك شيء يسبّب ما يحصل في الاعلى |
| Sızan bir göğüs implantı eklem ağrısına sebep olur mu? | Open Subtitles | أيمكن لثديٍ صناعيٍّ سائبٍ أن يسبّب ألماً في المفاصل؟ |
| - Tüberküloz karaciğer yetmezliğine ve akciğer semptomlarına sebep olabilir. | Open Subtitles | قد يسبّب السلّ قصور الكبد وأعراض الرئة، ويطابق المريضة |
| Ani detoksikasyonun aritmiye, yeni bir nöbete karaciğer yetmezliğine sebep olma riski var. | Open Subtitles | وأخرجوها من جسده سحب السموم السريع قد يسبّب اللانظميّة القلبية وعودة الاختلاج، وفشلاً كبدياً |
| Eğer cerrahlar divertikülü almadılarsa, acı ve kanamaya, bu sebep olabilir. | Open Subtitles | إن لم يستأصله الجرّاحون فقد يسبّب الألم والنزف |
| Bu durum, şehrin tehlike altında olan zayıf hava kalitesine de etki ediyor, bu da, bronşite ve akciğer işlevinde azalmalara yol açıyor. | TED | مما يساهم في ضعف جودة الهواء بشكل خطير، والذي يمكن أن يسبّب التهاب الشعب الهوائية وتقلص وظائف الرئة. |
| Bu, büyüyen meşe tomurcuğunun içinde köklü bir genetik değişikliğe yol açar. | Open Subtitles | وهذا يسبّب تغيّراً جينيّاً كبيراً في برعم البلوط النّامي. |
| Yıllar boyu kötü sütyen giymek sırt ve omuz ağrılarına yol açabilir. | Open Subtitles | يسبّب ارتداء صدرية رديئة آلاماً في أعلى الظهر والكتفين يمكن حتّى أن يسبّب الصداع |
| Aynı gerçeklikte ikimizin birden varolması teorik olarak maddi bozulmaya neden olur. | Open Subtitles | إيجاد كلانا في نفس الحقيقة يسبّب تشويه دنيوي نظريا |
| Ama o beslenirken ineğin vücut sıcaklığı, büyük sineğin yumurtalarının çatlamasına neden olur. | Open Subtitles | لكن بينما تتغذّى فإن دفء جسد البقرة يسبّب فقس بيض النبر. |
| Virüs ilerledikçe, artan felç diye bir şeye neden oluyor. | Open Subtitles | بينما الفيروس يتقدّم، يسبّب دعا الشيء صعود شلل. |
| kalbini çalıştırmak beynine zarar verebilir, kalp kasını zorlar . | Open Subtitles | إن تشغيل قلبها قد يسبّب ضرراً دماغياً وسيخرّب ذلك عضلة القلب تماماً |
| Yani, nazik bir insan nasıl olur da herhangi bir duygusal veya fiziksel bir acıya sebebiyet vermek ister. | Open Subtitles | أقصد.. من هو الإنسان المهذب الذي يسبّب أي نوع من الألم النفسي أو الجسدي |
| Bu yaşta epilepsi neden olabilir? | Open Subtitles | الذي يسبّب الصرع هذه المتأخّرة في الحياة؟ |
| Böyle bir sonuca neden olabilecek birçok etken olabilir. | Open Subtitles | هناك أيّ عدد العوامل الذي كان يمكن أن يسبّب تلك النتيجة. |