| Borden'in 3 Nisan 1897 tarihli yazısı Orpheum Tiyatrosu'ndaki bir gösteriyi anlatıyor. | Open Subtitles | مذكرات بوردن تاريخ 3 إبريل 1897 انه يصف عرض في مسرح الأورفييوم |
| Bu bana hayaletin bu işi hiç unutturmayacağını anlatıyor. | Open Subtitles | هذا يصف الشبح الذي يوهمني بأن هذا سينتهي |
| Ama sen bir Amerikan kanalında, Orta Doğu'nun Berlin Duvarı niteliği taşıyan bu olayı yaşayıp anlatan tek Mısırlı muhabir olacaksın. | Open Subtitles | ولكنك ستكون أول معد أخبار مصري على محطة أميركية يصف ما الذي يحدث هناك إنها مثل حدث حائط برلين للشرق الأوسط. |
| Hidrojen sülfürü, silisyum dioksite çeviren bir metabolizmadan bahsediyor. | Open Subtitles | يصف الأيض من كبريتيد هيدروجين إلى ثاني أوكسيد السيليكون. |
| Sanırım sanat, sözlerle açıklanamayacak şeyleri anlatır. | Open Subtitles | اظن ان الفن يصف شيئا لا يمكن قولة بالكلمات دائما |
| Kendimize oldukça azimli bir görev verdik: kazandıktan sonraki dünyayı açıklayan kısa bir ifade üzerinde anlaşmaya varma. | TED | وقد أعطينا أنفسنا مهمة طموحة: الاتفاق على بيان قصير يصف العالم بعد فوزنا. |
| Üçüncü rahip uyuşmazlıklarını algısal bir mesele olarak tanımlıyor - her iki rahip de büyük resmi görmeyi başaramamışlardır. | TED | يصف الراهب الثالث نزاعهما بأنه نزاع إدراكي يعجز كلا الراهبان المتجادلان عن رؤية الصورة الكبرى. |
| 1950'lerin sonunda, Madison Bulvarı'nın reklamcılık yöneticilerini tarif etmek için bir kavram türetildi. | Open Subtitles | مصطلح يصف مدرآء التنفيذ في مجال الإعلام في شارع ماديسون في آواخر الخمسينات |
| Oradaki çizgi aynı prensiplere bağlı, ormanı tanımlayan, aynı teoriden çıkarım yapılmış bir tahmin. | TED | وهذا الخط هناك هو عبارة عن تنبؤ من النظرية ذاتها ويعتمد على نفس المبادئ وذلك يصف تلك الغابة |
| Ama özellik bu yorum bugün burada tartıştığımız konuyu tanımlar nitelikte. | TED | لكن هذا التعليق يصف نوعًا ما ما نناقشه الآن. |
| O kitap ki, insanların kendilerini düşünmekte pek de iyi olmadıkları totaliter bir dünyayı anlatıyor. | Open Subtitles | الكتاب الذي يصف عالماً شمولياً حيث لا يكون الناس قادرين على التفكير بأنفسهم |
| Ve işte bu aslında bilişim teknolojisini anlatıyor. | TED | وهذا يصف حقيقتا تقنية المعلومات |
| Biz ilgi grupları diyoruz. Aynı şey. Ortak ilgileri olan kurbanları anlatıyor. | Open Subtitles | ،نقول "مجموعات القرابة" الأمر نفسه يصف ذلك الضحايا ذوي الإهتمامات المشتركة |
| Gerilla liderini öldürdükleri pusuyu anlatıyor. | Open Subtitles | إنه يصف كمين قتل فيه قائد المقاومه |
| İçinde Knox'un nükleer silahlarını nasıl bulduğunu anlatıyor. | Open Subtitles | فيه، يصف كم وجد أسلحة نوكس النووية. |
| İşte merdivenleri anlatan anahtar bölüm: | TED | هنا المقطع الرذيسي حيث يصف تجربة الدرج الصاعد. |
| Ama en çok sevdiğim, 3.300 yıl önce Luksor'dan: Dersi asıp içmeye giden öğrencileri anlatan bir yazı. | TED | والمفضل لدي على الإطلاق منذ 3,300 عاماً فى الأقصر: تسجيل يصف تلاميذاً يقطعون دروسهم للذهاب لشرب الخمر. |
| Kızıl gözlü bir müşteri dükkanına gelip Bir takas yapmak isteyecek. Kıtanın ilk yarısı bir takastan bahsediyor. Ama ikinci yarıda sadece müşterinin aldığı şeyden söz edilmiş. | Open Subtitles | النصف الأوّل من المقطع ذكر مبادلة، لكنّ النصف الآخر يصف ما أخذه الزبون. |
| Korkunç deneylerden bahsediyor. Kamptakiler üzerinden yapılan büyülü deneylerden. | Open Subtitles | إنه يصف التجارب المروعة التي أُجريت على سكان المعسكر |
| Cehennem, Dante'nin İlahi Komedya'sının ilk bölümüdür, burada cehennemin her halkasında karşılaştığı günahkarları ve cezalarını anlatır. | Open Subtitles | الجحيم" هي الجزء الاول من" كوميديا دانتي الالهية داخلها يصف المذنبون الذين رأهم في كل دائرة من الجحيم |
| Isaac Newton, kütleçekimin işleyiş biçimini açıklayan bir matematik yasası keşfetti. | Open Subtitles | إكتشف إسحاق نيوتن قانون رياضي يصف كيفية عمل الجاذبية |
| Rita, "Yazar, başkahramanın durumunu amansız olarak tanımlıyor." derken ne demek istiyorum? | Open Subtitles | ريتا ماالذي يعنيه الكاتب عندما يصف بطل قصته أن الظروف وصفت بشكل غير متسلسل |