| Kız parayı erkek arkadaşına veriyor,... ..erkek arkadaşı da parayı içki içerek ve at yarışı oynayarak harcıyor. | Open Subtitles | وهو يعطيها المال هى تعطيه الى صديقها000 صديقها ينفقه على المشروبات وعلى كافة الصالات وعلى مضمار السباق |
| İkinci eşine veriyor. | Open Subtitles | يعطيها للزوجة الثانية والزوجة الأولى تعود بعد 16 عاما في وقت لاحق للانتقام؟ |
| Ona bir ders vermek istiyordu. O yarın dışarı çıkacak. | Open Subtitles | هو كان يحاول أن يعطيها درساً ستكون في الخارج غداً |
| Bu insansız hava aracı havada 40 ila 60 dakika kadar kalabiliyor, ki bu da ona 50 kilometre kadar bir alan verir. | TED | هذه الطائرات يمكنها البقاء في الهواء لمدة من 40 إلى 60 دقيقة الذي يعطيها مدى يصل إلى 50 كيلومترا. |
| İlerleyen saatlerde Amy masanın altında yerde bir şey buldu ve bana verdi. | Open Subtitles | نهاية الليل، يجد ايمي شيء على الأرض تحت طاولة. حتى انها يعطيها لي. |
| Ona nazik davranan, armağanlar veren biri var mıydı? | Open Subtitles | ربما كان هذا الشخص لطيفا معها وكان يعطيها الهدايا |
| Ona bir işaret gibi bir şey ver, şehrin ortasında yanarak dolaşan bir koyun gibi. | Open Subtitles | يعطيها علامة أو شيء من هذا , مثل الغنم حرق ويسير في وسط المدينة. |
| Her birimiz kıza iki günde bir 5 Yuan bahşiş versin, bu 50 – 60 Yuan eder | Open Subtitles | كل واحد منا يعطيها 5 يوان في كل بقشيش مرتين في اليوم يعني 50 أو 60 يوان |
| Abu Nazir için ne yapıyorsun da karşılığında sana para veriyor? | Open Subtitles | ماذا تفعل لأبو نزير في مقابل الأموال التي يعطيها لكَ؟ |
| Abu Nazir için ne yapıyorsun da karşılığında sana para veriyor? | Open Subtitles | ماذا تفعل لأبو نزير في مقابل الأموال التي يعطيها لكَ؟ |
| Bir bakıma tüm ödevlerimizi ölüler veriyor. | Open Subtitles | يمعنى أن كل فروضنا يعطيها لنا أشخاص ميتون |
| Metro Medical da bir doktor hastaları için veriyor. | Open Subtitles | طبيب في عيادة ميترو يعطيها لبعض مرضاه |
| Hastalarına vermek üzere plasebo haplarıyla dolu bir kavanozu vardı, ve onlara, "Hala kötü hissederseniz bir hafta içinde yine gelin," derdi. | TED | وكان لديه قدر كبير من الأقراص الوهمية التي يعطيها لهم ومن ثم يقول تعالو الأسبوع القادم اذا كنت تحسون بأي تعب |
| Ekim günü, biz sadece gizlilik ne baba bize vermek istedim. | Open Subtitles | في المزرعة , الخصوصية الوحيدة التي كانت لدينا كانت ما أراد ابي أن يعطيها لنا |
| Kadın, kocasını ön kapıya kadar takip eder bir öpücük verir veya alır eşi arabayla uzaklaşırken de dalgın bir şekilde bekler. | Open Subtitles | الزوجة تتبع زوجها إلى الباب الأمامي تعطيه أو يعطيها قبلة تقف ساهمة وهو يبتعد بالسيارة |
| Ama Nilsen ne olduğunu buldu. bu ona Nilsen'i öldürmesi için bir sebep verir. | Open Subtitles | لكن نيلسون إكتشف ما الذي يعطيها الدافع لقتله |
| Sonra yaşlı bunak işi sana verdi ve gece olayı bitirdiler. | Open Subtitles | ثم يعطيها الرئيس لك، وتقوم بإنهائها بلمح البصر |
| Ve ah, mmmm emek veren mmm yetenekli... içerden bir mühendis sağlanabilirdi. | Open Subtitles | وامكانية التداول التي يمكن ان يعطيها المهندس الداخلي |
| Numaramı ver gitsin, tamam mı? | Open Subtitles | يعطيها الأرقام بلدي، وعلى ما يرام؟ |
| Ona de ki bunu ikimiz adına torunumuza versin. | Open Subtitles | قل له أن يعطيها لحفيدنا منا كلينا |
| Önemli olan şu ki, ona ne yaptılarsa bu organizmaya karşı bağışıklık vermiş. | Open Subtitles | مقصدى هو أيا يكن ما فعلوه لها إنه يعطيها حصانه ضد هذا الكائن |
| Başına kötü bir şey gelmiş olması ona bir sürtük olma hakkını vermez. | Open Subtitles | ليس لأنها مرت بظرف سئ يعطيها هذا الحق أن تعامل الناس بحقاره |
| ''derler ki bu da tabi ki saçmadır, ama yöneticilerin verdiği bahanelerden biridir. | TED | وهو أمر مثير للسخرية بطبيعة الحال , ولكن هذا واحد من الأعذار التي يعطيها المديرين. |
| Senle ben, Liz ile Peder Lamont'un vereceği komutlara uyacağız. | Open Subtitles | انتى وانا سوف نطيع الاوامر التى يعطيها لنا الاب لامونت و ليزا |
| Her zaman ona pahalı hediyeler veriyordu, tüm yıl boyunca. | Open Subtitles | لطالما كان يعطيها هدايا باهظة الثمن طوال العام |