| Uzaydayken, parlak, beyaz, kör edici bir ışık gördük. | Open Subtitles | عندما كنا بالفضاء ، رأينا شيء لامع أبيض يعمي النظر من شدته |
| Bu ortamlardaki tehlikelerin farkında olsalar bile insanlar merak duyguları tarafından bu tehlikelere kör ediliyorlar. | Open Subtitles | حتى عندما الناس يدركون الخطر داخل هذه البيئات , فضولهم الطبيعي غالبا ما يعمي لهم إلى الأخطار واضحة. |
| "Göze göz" sadece tüm dünyayı kör bırakır. | Open Subtitles | مبدأ العين بالعين نهايته أن يعمي العالم كله |
| Bunu çıkarma yoksa kalıcı olarak kör olabilirsin. | Open Subtitles | أبق هذا على، أو أنت يمكن أن يعمي بشكل دائم. |
| İntikam, arayış içinde olanların gözünü kör eden koyu bir ışıktır. | Open Subtitles | الانتقام هو ضوء معتم يعمي كل من يحاول تجربته |
| Ben kör edici bir seks ışığıyım. | Open Subtitles | أنا النور الأبيض القوي الذي يعمي الأبصار |
| İntikam, arayış içinde olanların gözünü kör eden koyu bir ışıktır. | Open Subtitles | الانتقام هو ضوء معتم يعمي كل من يحاول تجربته |
| Kederin gözlerimizi kör etmesinin zamanı değil. | Open Subtitles | هذا ليس الوقت المناسب كي يعمي عيناك الأسى |
| Son zamanlarda algımı kör eden tek şeyin ne olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | مؤخراً، أجد أن هناك شيء وحيد يعمي بصيرتي، |
| Gözünü kör ediyor, odaklanmamız gereken işten uzaklaştırıyor onu. | Open Subtitles | إنّه يعمي بصرها، اتعلمين، يلهيها عن العمل الذي نحتاج للتركيز عليه. |
| Evet. Tanrı'nın yarattıklarını kör edebileceğini sanan adam dışında. | Open Subtitles | أجل مع الرجل الذي ظن أن بوسعه أن يعمي كل مخلوقات الرب |
| Warleggan'ların pırıltısı insanı kör eder! | Open Subtitles | الانبهار من عائلة الوارليقان قد يعمي الشخص |
| Bu karides aslında ağzından ışık saçıyor alev püsküren bir ejderha gibi aynı. Bunu, fenerbalığını kör etmek ya da dikkatini dağıtmak için kullanıyor, böylece karanlıklara kaçıp saklanabiliyor. | TED | هذا الروبيان في الواقع يقذف ضوءا من فمه كتنين ينفث نارا لكي يعمي او يلهي افعى الاسماك هذه حتى يستطيع الروبيان السباحة بعيدا في الظلام. |
| kör edici mavi-beyaz bir ışıktı. | Open Subtitles | هو كان يعمي الضوء الأزرق الأبيض. |
| Zehir kurbanı kör ediyor, sonra bakteri kurbanın vücuduna proteaz ve kollejenaz yollamaya başlıyor. | Open Subtitles | يعمي السمّ ضحيّته، ثمّ البكتيريا تتغوّط الإنزيم البروتيني وcollagenase في كافة أنحاء جسم الضحيّة. الإنزيمات الهضمية. |
| Aşk insanı böyle kör eder mi? | Open Subtitles | كيف يمكن للحب أن يعمي الناس؟ |
| Umarım kör olmaz yada çükü düşmez. | Open Subtitles | أتمنّى بأنّه لا يعمي وأنفه لا يسقط. |
| Beyaz, parlak, kör edici bir ışık görüyorum. | Open Subtitles | أنا أرى نور باهر أبيض يعمي الأبصار |
| Hiçbirimiz lanetli geçmişimiz tarafından kör edilmemiştik... Ta ki o gelene dek. | Open Subtitles | لم يعمي أحدنا ماضيه اللعين حتّى جاء هو |
| Ama bazen aşk gözümüzü kör eder. | Open Subtitles | لكنّ الحبّ يعمي بصيرتنا أحياناً |