| Soğuk bir sesle beni tehdit ediyor, korkunç şeyler söylüyor. | Open Subtitles | انه يقول أشياء فظيعة، مبصوت بارد كله تهديد. |
| Sadece bir çocuğun anlayabileceği şeyler söylüyor. | Open Subtitles | إنه يقول أشياء الطفل فقط يستطيع أن يفهمها |
| Örtülü şeyler söylüyor ve yine birden bire yok oldu. | Open Subtitles | إنه يقول أشياء غامضة ورحل بشكل مفاجئ مرة أخرى |
| Ama o iki iğrenç herif bana sürekli aptalca şeylerden bahsederken, o, bana güzel şeyler söyledi. | Open Subtitles | لكنه بخلاف ذلك الشخصين الذين دائما ما يقولون أشياء مزعجة فقد كان دائماً يقول أشياء لطيفة. |
| Garip şeyler söyler, çünkü tahtadan yapılmıştır ve kafasını döndürebilir. | Open Subtitles | يقول أشياء غريبة لأنه مصنوع من الخشب... ويستطيع أن يدير رأسه 180 درجة... |
| Babam işte.. pek çok şey söyler. | Open Subtitles | لكن لايهم أبي كان يقول أشياء كثيرة |
| Biçimsiz bir sesle kızınız hakkında olumsuz şeyler söyleyen birinden? | Open Subtitles | أيّ شيء من شخص ما بصوت مشوه يقول أشياء سلبية حول إبنتكم؟ |
| Marshall tekrar şirket avukatı olmanın sadece olumlu yönlerini söylemeye karar verdi. | Open Subtitles | (مارشال) قرر أن يقول أشياء إيجابية فقط عن العودة للعمل في محاماة الشركات |
| Dışarıdaki o sandviç önünden geçen kadınlara taciz edici şeyler söylüyor. | Open Subtitles | هذا شطيرة يقول أشياء جنسية صريحة للنساء لأنها السير بها. |
| Sonsuza dek mutlu yaşanılacak kısım, adam her zaman yanında, bir şeyler söylüyor, ve kızlar buna bayılır. | Open Subtitles | , و في الجزء المتعلق بالسعادة الأبدية . . الرجل متواجد طوال الوقت و يقول أشياء و الفتيات تحب ذلك |
| Berbat şeyler söylüyor. Tıbbi bir sorun yok. | Open Subtitles | إنّه يقول أشياء مريعة وهذا ليس حالةً طبّيّة |
| Bana, "Paraya bu kadar değer vermen yanlış," gibi şeyler söylüyor. | Open Subtitles | وعندها سيكون عليه أن يقول أشياء "من الخطأ أن تقدري المال كثيراً" |
| İlginç şeyler söylüyor. Çok komik. | Open Subtitles | يقول أشياء مثيرة للإهتمام إنه خفيف الظل |
| Kafamın içinde tuhaf bir şeyler söylüyor. | Open Subtitles | صوته في رأسي، يقول أشياء خاصّة. |
| Benim hakkımda çok güzel şeyler söyledi. | Open Subtitles | لقد كان يقول أشياء لطيفة جداً عني. |
| Birçoğunun dinleyip uyguladığı basit şeyler söyledi. | Open Subtitles | يقول أشياء بسيطة ويتبعه الكثير |
| Ona çirkin şeyler söyledi. | Open Subtitles | يقول أشياء قبيحة له |
| Her zaman aptal aptal şeyler söyler. | Open Subtitles | إنه يقول أشياء مجنونة طيل الوقت. |
| Vücutlar başka şeyler söyler. | Open Subtitles | الجسد يقول أشياء آخرى. |
| İster istemez olmayacak birçok şey söyler. | Open Subtitles | يقول أشياء كثير ليس بالضرورة تحدث |
| Ciddi olmadığı şeyler söyleyen birine mi benziyorum? | Open Subtitles | هل أبدو كشخص يقول أشياء لا يعنيها؟ |
| Marshall tekrar şirket avukatı olmanın sadece olumlu yönlerini söylemeye karar verdi. | Open Subtitles | (مارشال) قرر أن يقول أشياء إيجابية فقط عن العودة للعمل في محاماة الشركات |
| Apokaliptik savaşlar ve insan ırkının nasıl arındırılacağı gibi konuları karıştırıp gelecekle ilgili şeyler söylerdi. | Open Subtitles | وكان يقول أشياء عن المستقبل أشياء عن حروب رهيبة ستفني العالم وكيف أن الجنس البشري يحتاج إلى تطهير |
| Çok güzel Brandy, hakkımda hep güzel şeyler söylersin. | Open Subtitles | هذا امر جيد، براندي، وكنت دائما يقول أشياء جيدة عن لي. |