| Yani, burada hiç yüz seksen kiloluk bir yeti yoktu. | Open Subtitles | لذا لم يكن يوجد أبداً رجل ثلج بوزن 400 رطلاً |
| Çok fazla yoktu, ve kalan az miktarı elde etmek zor olacak. | Open Subtitles | لم يكن يوجد الكثير منها والقليل الباقي سيكون من الصعب الحصول عليه |
| Kısa mesajla taciz ya da zalim cep telefonu videolarına benzer şeyler yoktu. | Open Subtitles | لم يكن يوجد حينها المضايقة عبر رسالة نصية او انتشار مقاطع فيديو قاسية |
| Tabi o zaman hiç paramız yoktu. | TED | من الواضح انه لم يكن يوجد لدي اية أموال |
| Bizi etkisiz hale getirdiğinde, yapabileceğin başka bir şey olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | وأدرك أنه عندما أغلقوا القسم لم يكن يوجد شيء بوسعك القيام به |
| Ve tabii ki, o günlerde antidepresan ilaçlar yoktu, ve bu terapi çok, çok popüler hale geldi. | TED | وبالطبع فى هذه الأيام لم يكن يوجد أدوية مضادة للاكتئاب، فأصبح شائعا جدا. |
| Benim için Motel 6'lar veya Howard Johnsons'lar yoktu. | TED | لم يكن يوجد هناك موتيل أو فندق هوارد جونسون يأويني. |
| Çok fakirdik. Bir kız için fazla fırsat yoktu. | Open Subtitles | كنا فقراء جدا ولم يكن يوجد فرص كثيرة لفتاة |
| İdeallere göre yaşadık: Kardeşlik, eşitlik ve adalet. Ama bunların hiçbiri yoktu, hele de adalet. | Open Subtitles | ولكن لم يكن يوجد أي شيء من هذه الأشياء في العدالة كلها |
| Doğru ve o gece hangar güvertesinde kimse yoktu. | Open Subtitles | ذلك صحيح لم يكن يوجد اي احد بطابق الحظيرة هذه الليلة |
| Yapabileceğimiz bir şey yoktu. | Open Subtitles | كلنا قد تفرقنا و لم يكن يوجد شيئاً نستطيع فعله حيال هذا |
| Joy'a önceki gece hakkında konuşmaya gittiğimde, artık gözlerinde aşk yoktu. | Open Subtitles | عندما ذهبت لكي اتحدث الى جوي عن الليلة الفائتة لم يكن يوجد حب في عينيها |
| Onun için gemisi, mürettebatı ve görevinden daha önemli bir şey yoktu. | Open Subtitles | ولم يكن يوجد شيء اكثر أهمية لها من سفينتها.. طاقمها ومهمتها |
| Bunu değiştirebilecek söyleyebileceğim ya da yapabileceğim hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | وأنه لم يكن يوجد ما أفعله أو أقوله لأغيِّر أي شيء |
| Sonra buraya geldim, ve orada hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لكني أتيتُ إلي هنا بعد ذلك ولم يكن يوجد شيء هناك |
| Ve kurbanın kanı arabanın her tarafına sıçramıştı ama senin pantolonunda bir damla bile yoktu. | Open Subtitles | وكانت هناك دماء منتشرة بكل انحاء السيارة ولكن لم يكن يوجد اى منها على بنطالك |
| Bu kapıda kilit yoktu ve neden bahsettiğimi anlamıyorsun. | Open Subtitles | لم يكن يوجد اي قفل هنا وانتي لا تملكين ادنى فكرة عم ماذا اتحدث |
| Ben senin yaşındayken boşanmak diye bir şey yoktu. | Open Subtitles | لمّا كنت بسنّك، لم يكن يوجد شيء يسمّى الطلاق |
| Yukarı koşup baktım ama içeride kimse yoktu. | Open Subtitles | ركضت للأعلى هناك ونظرت، لكن لم يكن يوجد أحد هناك. |
| Şüpheli yoktu, tutuklama olmadı. | Open Subtitles | لم يكن يوجد مشتبه بهم , ولا تكن هناك اعتقالات. |
| Ve kapıdakinin anormal olmadığını varsayarsak? | Open Subtitles | وبذلك الإفتراض لم يكن يوجد خارقون بالمدخل |