| Ben sadece önümdeki notlarla oynayabilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط عزف النوتات الموسيقية التي أراها |
| Ben sadece duyman gereken sesleri duyduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط إخباركَ بأنّكَ تسمع الأصوات كما ينبغي لكَ |
| Ben sadece, senden bahsederken çok dokunaklı olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط القول أنه كان مؤثراً جداً حين تحدث عنكِ |
| Maalesef paranın izini ancak beş yıl öncesine kadar sürebildim. | Open Subtitles | للأسف، يمكنني فقط تعقب مصدر الأموال من 5 سنوات فقط |
| Yalnızca dokunduğum insanın geleceğini söyleyebilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط أن أعرف مستقبل الشخص الذي ألمسه |
| öylece onu yakalayamam, mutlaka Bir suçu olması gerekiyor | Open Subtitles | يجب ان يكون هناك سبب لا يمكنني فقط الذهاب للقبض عليه ببساطه |
| Ben sadece fiziksel belirtiler hakkında konuşuyorum ama bir an önce, psikolojik belirtiler için tedaviye başlamanı öneriyorum. | Open Subtitles | يمكنني فقط التحدث في أعراضكالطبيعية! و لكن .. أنا أقترح أن أبدأ بعلاج الأعراض النفسية كذلك |
| Ben sadece ne yapabileceğimizi söyleyebilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط أن أخبركم ماذا نجح لنا |
| Tamam, Ben sadece ilk benim banyo calistirabilirsiniz? | Open Subtitles | حسنا، يمكنني فقط تشغيل حمام بلدي أولا؟ |
| Ben sadece vurmak olabilir. | Open Subtitles | يمكنني فقط أن أطرق |
| Ben sadece... | Open Subtitles | ..لا يمكنني فقط |
| Ben sadece Hector Brava'nın ruhu benimle konuşmak isterse temasa geçebilirim. Aksi halde bu yeteneğimi suiistimal olur. | Open Subtitles | يمكنني فقط الإتصال بطيف (هيكتور) والتحدّث بما يريد منّي قوله، وأيّ أمر غير ذلك يعتبر إساءة لإستخدام موهبتي |
| Ben sadece nesneleri resmedebiliyorum. | Open Subtitles | يمكنني فقط رسم الأشياء. |
| Ben sadece onun adresini alabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني فقط أن عنوان لها؟ |
| Unutma. ancak ormandan uzak kalırsan güvenliğini sağlayabilirim. | Open Subtitles | وتذكّري، يمكنني فقط أن أضمن سلامتك إذا بقيتي بعيدة عن الغابة |
| Onun için nasıl bir durum olduğunu ancak hayal edebilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط أن أتخيل كيف كان الأمر بالنسبة لها |
| Sıra dışı bir kadınla evleneceğim ama bütçem ancak sıradan bir balayına yetiyor. | Open Subtitles | .... سأتزوج امرأة غير عادية و لكن يمكنني فقط تقديم شهر عسل عادي |
| Yalnızca küçük bir kızken okuduğum bir duayı hatırlıyorum. | Open Subtitles | يمكنني فقط أن أتذكّر شئ واحد كُنت أقوله عندما كنت بنت صغيرة |
| Yalnızca iddia ettiğiniz gibi bir beyefendi olduğunuzu kanıtlayacağınızı ve daha fazla zorlamayacağınızı umut edebilirim. | Open Subtitles | يمكنني فقط أن تثبت أنك الرجل الذي تدَّعيه ولا تنقِّب أكثر |
| Şimdi Yalnızca güvenilir türde bir kızın orada kalmasına izin verebilirim ve burada görünüşten falan bahsetmiyorum. | Open Subtitles | الآن، يمكنني فقط أن أسمح لفتاة معينة بالمكوث هناك. وأنا لا أتحدث عن المظاهر هنا. |
| öylece ardımda bırakamazdım. Sana güvenebileceğimi bilmiyordum. | Open Subtitles | ما كان يمكنني فقط أن أدع الامر ، لم أعرف إن كان يمكنني الثقة أنك ستتعامل معه |
| İşbirliği için bir şeyler almazsam bu adamları öylece ele veremem. | Open Subtitles | لا يمكنني فقط أن اسلّم هؤلاء الاشخاص من غير بعض التقدير لتعاوني |