| Fakat doğal gazın dezavantajını da unutmayın, aynı zamanda CO2 yayıyor. | TED | لكّن تذكر الجانب السيء للغاز الطبيعي حيث ينبعث منه أيضًا ثاني أكسيد الكربون. |
| Hiç de ışık yayıyor gibi görünmeyen birinden: Dünya'dan. | TED | جرمٌ لا يبدو أنّه ينبعث منه أيّ ضوء: كوكب الأرض. |
| Çok sayıda CO2 yayan? | TED | مالذي كان ينبعث منه أكثر كميّة من ثاني أكسيد الكربون؟ |
| Sanırım bütün bir ormanı katletmişsin ve nefesin de ölü bir şey gibi kokuyor. | Open Subtitles | تبدو وكأنك قتلت غابة بأسرها ونفَسك ينبعث منه رائحة شيء ميّت |
| Bir pulsar dönerken kutup bölgesinden parçacık yüklü ve iyi odaklanmış ışın yayar. | Open Subtitles | بينما يدور النجم النابض ينبعث من القطبين أشعة عالية التركيز من الجسيمات المشحونة |
| 1970'lerde Stephen Hawking bizlere kara deliklerin, her ne kadar onları kara düşünseniz de radyasyon yaydığını söylemişti, quantim mekaniğini göz önüne alırsanız durum bu. | TED | في سبعينات القرن الماضي ، أخبرنا ستيفن هوكنج أن الثقب الأسود، حتى لو بدا لنا أسوداً، فإنه في الحقيقة ينبعث منه إشعاع، عندما تضع في إعتبارك ميكانيكا الكم. |
| Para düşük vatlı radyo dalgaları yayıyor. | Open Subtitles | الأموال ينبعث منها موجات لاسلكية منخفضة. |
| California, Amerika'nın CO2 emisyonunun sadece %7'sini yayıyor ve | TED | ينبعث من كاليفورنيا 7% فقط من انبعاثات الولايات المتحدة الأمريكية. |
| Menfezler siyah cisim radyasyonu yayıyor -- kızılötesi imza -- ve bu sayede ciddi uzaklıklardan menfezleri bulabiliyorlar. | TED | الفتحات التي ينبعث منها إشعاع الجسم الأسود -- توقيع الأشعة تحت الحمراء -- وحتى يكونوا قادرين على العثور على هذه الفتحات على مسافات شاسعة. |
| Cihaz, 144 desibel siren yayan piezoelektrik transdüserler dizisi kullanıyor | Open Subtitles | الجهاز يستخدم مصفوفة من المحولات الكهربائية التي ينبعث منها صفارات إنذار |
| Işık yayan diyot o. | Open Subtitles | هذا صمّام ثنائي ينبعث منه الضوء. |
| Bir de dışarıya güzel bir ses yayan ahşap masa. | Open Subtitles | يُمكننا إضافة لحن جميل ينبعث من الطاولة |
| Havanın kendisi öfke kokuyor. | Open Subtitles | الهواء ينبعث منه الغضب |
| Hava öfke kokuyor. | Open Subtitles | الهواء ينبعث منه الغضب |
| Dünya kızılötesi ışınım yayar çünkü mutlak sıfırın üzerindeki herhangi bir sıcaklığa sahip olan tüm nesneler yayar. | TED | تنبعث من الأرض الأشعة تحت الحمراء لأنّ الضوء ينبعث من كلّ جسمٍ له حرارة فوق الصفر المطلق. |
| Neyse, Elbrus 40 kilohertz aralığında bir elektrik gürültüsü yayar. | Open Subtitles | على أي حال، والبروس ينبعث منها همهمة الكهربائية في نطاق 40 كيلو. |
| Mil başına düşen karbon emisyonu tonu açısından havacılık sektörünün yaklaşık binde birini ve kamyon taşımacılığının ise yaklaşık onda birini yayar. | TED | فمن حيث انبعاثات الكربون لكل طن في الميل الواحد، فإنها تبعث حوالي واحد من الألف مما ينبعث من الطائرات و حوالي عشر مما ينبعث من الشاحنات. |
| Çok geçmeden Curie de toryumun benzer bir ışın yaydığını keşfetti. | TED | سرعان ما وجدت (كوري) أن عنصر (الثوريوم) ينبعث منه إشعاع مماثل. |
| 1896'da Henri Becquerel uranyumun kendiliğinden, X ışınına benzeyen ve fotoğraf filmiyle etkileşime girebilen gizemli bir ışın yaydığını keşfetti. | TED | في عام 1896 اكتشف (هنري بيكريل) أن (اليورانيوم) ينبعث منه تلقائيًا إشعاع غامض شبيه بالأشعة السينية يمكنه التفاعل مع فيلم التصوير الفوتوغرافي. |