| Çünkü bütün restorant bunu konuşuyor. | Open Subtitles | لأن المطعمَ الكاملَ يَتكلّمُ حول أفخاذِكَ وقاعِكِ. |
| Evet, bu kadar üzüldüysen, müdürle konuş. | Open Subtitles | حَسناً، إذا أنت ذلك الإنزعاجِ، يَتكلّمُ مع الرئيسِ. |
| Ben esasında Dana ile konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | ضِعْ أيديكَ على صدرِكِ. بإِنَّني أَحْبُّ حقاً أَنْ أعْمَلُ يَتكلّمُ مع دانا. أُريدُ الكَلام مع دانا. |
| Komutan Mauser bu akademi adına konuşmuyor. | Open Subtitles | العميد ماوسر لا يَتكلّمُ من أجل اكاديميتة |
| Cezada indirim yaparlarsa onlarla konuşabilir. | Open Subtitles | هو قَدْ يَتكلّمُ معهم إذا يَعطونَه يُوقّتُ مِنْ. |
| Pekâlâ, bu konuşma, elma şarabı yüzünden olsa bile... | Open Subtitles | الموافقة، بالرغم من أنَّ أَعْرفُ بأنّه فقط شراب التفاح يَتكلّمُ... |
| Belki de Drake, Ben Fraklin'i taklit etmeden önce, birisiyle konuşuyordu. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا درايك كَانَ يَتكلّمُ مع حقِّ شخص ما قبل هو عَمِلَ تقليداً بنَه فرانكلين. |
| Biliyor musun? Aslında o seninle konuşuyor ama onu dinlemeyen sensin. | Open Subtitles | هو لَيسَ بأنّه لا يَتكلّمُ معك، تَعْرفُ. |
| O ceketi giyen her kimse onunla konuşuyor. | Open Subtitles | ذلك شعارُهم. وهو يَتكلّمُ مع مَنْ المُتْعِب تلك السترةِ. |
| Ama o hala hayatta olduğundan emin olmak için konuşuyor. | Open Subtitles | لَكنَّه فقط يَتكلّمُ ليتَأْكيد انه ما زالَ حيُّ. |
| Bebeğim, konuş benimle. Bu kesikler nasıl oldu? | Open Subtitles | الطفل الرضيع، يَتكلّمُ معني، كَيفَ أنت قَصصتَ هذا؟ |
| Onunla konuş,problemin ne olduğunu anla. | Open Subtitles | تَعْرفُ، يَتكلّمُ معه. شاهدْ ما المشكلةَ. |
| Yani varsa güzel adlandırma konuşmak, biliyorum. | Open Subtitles | لذا تَعْرفُ، يَتكلّمُ في التلطيفيةِ إذا أنت يَجِبُ أَنْ. |
| Sizinle konuşmak çok güzeldi. | Open Subtitles | هو كَانَ عظيمَ الذي يَتكلّمُ معك. |
| Buradan kimseye bahsetmemeni isterdim senden ama görünüşe göre, hiç biri seninle konuşmuyor zaten. | Open Subtitles | أنا أَطْلبُ منك عدم الإخْبار الآخرون حول هذه البقعةِ، لكن لا أحد منهم يَتكلّمُ معك. |
| Onu 14 yaşında hayal et ve artık seninle konuşmuyor. | Open Subtitles | تخيّلْه في 14, وهو لا يَتكلّمُ إليك أكثر. |
| Julia McNamara ile konuşabilir miyim lütfen? | Open Subtitles | هَلْ لي أَنْ يَتكلّمُ مع جوليا مكنمارا، رجاءً؟ |
| Kapı tokmağı örnek verilen konuşma mı"? | Open Subtitles | هَلْ ذلك يَتكلّمُ يَتضمّنُ إستعمال كلمةِ " الراغبين فيك "؟ |
| Bu sabah Casey'le konuşuyordu. | Open Subtitles | لقد كَانَ يَتكلّمُ مع كايسي هذا الصباحِ. |
| Bana Iris'in vasiyetnamesinden söz ediyordunuz. Bu bir sır değil. | Open Subtitles | هو كَانَ يَتكلّمُ معني حول إرادةِ آيريس. |
| Marcy Kaplan'la konuşan tek kişi sen değilsin. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ الوحيدَ الذي يَتكلّمُ مع مارسي كابلان. |
| konuşmayı öğrenmeleri yani. | Open Subtitles | الذي يُمْكِنُ أَنْ يَتعلّمَ في الحقيقة كَيفَ يَتكلّمُ. |
| "Bırak Seninle konuşsun 202" tecrübelerimizi inceleyerek yeteneklerimizi keşfettiğimiz bir sanat dersi. | Open Subtitles | "دعْه يَتكلّمُ معك 202 " صنفُ فَنِّ الذي فيه نَكتشفُ مواهبَنا بفَحْص نا تجارب الحياةِ الشخصيةِ. |
| Babamı telefonda onunla konuşurken duymuştum. | Open Subtitles | أنا فقط سَمعتُ بأنّ يَتكلّمُ على الهاتف إليها. |
| Patron bir şeyler sezer, güvenliğin başındaki kişiyi çağırır o birisiyle konuşur ve o da birisinin arkadaşıyla. | Open Subtitles | يَحْصلُ الرئيسُ على ريحِ مِنْ الشيءِ، نداءات في رأسهِ الأمنِ، الذي يَتكلّمُ مع شخص ما، الذي يَتكلّمُ مع صديق شخص ما. |
| Evet, gidip konuşun, ben de seti toplayacağım. | Open Subtitles | نعم، يَتكلّمُ. أنا سَأَكُونُ فقط تَوَقُّف المجموعةِ. |