| Devam edecek çok şey yok ancak zemin paspası üzerinde çimento izi bulmuşlar. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير للمُضي قُدماً من خلاله لكنهم وجدوا آثار لمسحوق الإسمنت على أرضية السيارة |
| Anlatacak çok şey yok Memleketim hakkında | Open Subtitles | لا يوجد الكثير ليُحكي عن موطني |
| Nezaharette yapacak çok şey yok. | Open Subtitles | حسناً , لا يوجد الكثير لفعله بالمعتقل |
| Burada bakacak çok şey yok. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير لرؤيته هنا سيدى كلنا نتشارك بنفس الوجه |
| Doğru. Şey... aslında anlatacak çok şey yok. | Open Subtitles | نعم، حسناً، ليس هناك الكثير لأُخبرك به حقاً. |
| O günle ilgili anlatabileceğim çok şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير لأخبركم حول ذاك اليوم |
| O günle ilgili anlatabileceğim çok şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير لأخبركم حول ذاك اليوم |
| Kaçtığı zamanlara dair çok şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير هنا عندما كان هاربا |
| Anlatacak çok şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير لقوله |
| Söylenecek çok şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير لأقوله |
| - Oh, bilirsein, söyleyecek çok şey yok. | Open Subtitles | - أوه، تعلمين، لا يوجد الكثير لأقوله |
| Orada yapacak çok şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير لفعلهِ هنا . |
| İklim değişikliği için yapabilecekleri çok şey yok... ama yerli balıkçılarla birlikte... kaplumbağaların yaşama şansını arttırmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير الذي يمكن القيام به حول تغير المناخ، لكنهم اجتمعوا مع الصّيّادين المحلّيّين في محاولة لتحسين فرص البقاء عند السلاحف. |
| Bahsedilecek çok şey yok. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير لأقوله عنه. |
| Evet, yapabileceğimiz çok şey yok. | Open Subtitles | نعم , ليس هناك الكثير لنفعله |