| Bu zaman içinde ruhu daha çok öfkelendi ta ki bunu dışarıya vurana kadar. | Open Subtitles | وبعدكل هذهالسنوات, أصبحت روحها أكثر غضباً إلى أن بدأت تنطلق |
| Şanssızlık! Çok öfkelendi! | Open Subtitles | وقد إستشاظت غضباً |
| yine öfkelendi kendine ve bana vurmaya başladı. | Open Subtitles | وانفجر غضباً -بدأ بضرب نفسة ثم بضربي |
| Saçlarından tutup kafasını çevirdim. Çok öfkelendi. | Open Subtitles | أنا سحـبته من شعره ولففتـه، فغضب جـداً |
| Sakin kaldı, öfkelendi ya da alaycı, ağlamaklı falan. | Open Subtitles | هو التزم الهدوء فغضب أو بات يتهكم، يبكي |
| Sonrasında o öfkelendi ve çok şikayet etmeye başladı. | Open Subtitles | ثم بعدها , كان غاضباً و كان غير راضياً عن تقبل هذا الأمر |
| - Öfkesiyle alakalı. Bay Kettle yazıları ortaya çıktığı için öfkelenmedi. O yeteneğinin tamamen ortadan kaybolduğu ortaya çıktığı için öfkelendi. | Open Subtitles | -للغضب , سيد "كيتل" لم يكن غاضباً لأن كتابته فُضِحت , هو كان غاضباً لأنه فُضِح كموهبة جرفتها الأمواج. |
| - öfkelendi. | Open Subtitles | -استشاط غضباً |
| Önce çok öfkelendi. | Open Subtitles | كان غاضباً جداً في البداية |
| Neyse, çok öfkelendi. | Open Subtitles | ولكنه كان غاضباً جداً |
| Yerli öfkelendi çünkü Stackpole'un bir şey gördüğünü sandı. | Open Subtitles | الهندي كان غاضباً لأنه يعتقد بأن (ستكبول) رأى شيئاً |
| Ona yalan söylediğinde öfkelendi mi? | Open Subtitles | هل كان غاضباً لانك كذبت عليه؟ |