| Bu cinayet daha büyük bir şeyi örtbas ediyor bence. | Open Subtitles | بدأت اشعر بأن هذه الجريمة هي تغطية عن شيء أكبر |
| Ve onu suçladığımda, bu komik yalanı uydurup örtbas edebileceğini düşündü. | Open Subtitles | وعندما اتهتمه ظن أن بإمكانه تغطية الأمر بهذه الكذبة السخيفة |
| Bu süre içinde, CIA oteldeki patlamayı ve işin örtbas edilmesini ayarladı. | Open Subtitles | كل هذا بينما يستخدم موارد الإستخبارات لتمويل تفجير الفندق و عملية التغطية |
| Bunları örtbas etmeye çalışırken bunu niye yapmış olabiliriz ki? | Open Subtitles | لمَ سنفعل ذلك في حين كنّا نُحاول إخفاء هذا الأمر؟ |
| Muhtemelen cinayeti tek başına işledi ama örtbas ederken yalnız değil. | Open Subtitles | ،فقد تكون نفذت عملية القتل لوحدها ولكن ليس محاولة التستر عليها |
| Acı verdiğin bir kadının, günahını örtbas etmesi nasıl bir duygu? | Open Subtitles | ماهو شعورك إزاء امرأة أسأتِ إليها وهي تستر خطاياكِ نيابة عنك ؟ |
| Annesinin, büyükannemi merdivenlerden ittirdiğini örtbas etmek için yalan söyledi. | Open Subtitles | قامت بالكذب للتغطية على أن أمها دفعت جدتي على السلالم |
| Ama yemin ederim ki neden örtbas ettiğini anlamıyorum. | Open Subtitles | 30,040 ولكن من حياتي, لا استطيع استنتاج لماذا تغطي الامر. |
| Akira'yı sadece kötü davranışlarınızı örtbas etmek için kamuflaj amacıyla kullanmıyor musunuz? | Open Subtitles | لن تستعمل أكيرا الآن كتمويه الآن تغطية سوء تّصرفك؟ |
| Bütün şehir karısını öldürüp örtbas etmeye çalışmadı. | Open Subtitles | المدينة كلها لم تقتل زوجته ثم حاولت التنصل من الجريمة و تغطية الأمر |
| Biz askerler hatalarımızı örtbas etme lüksüne sahip değiliz. | Open Subtitles | الأن, كجنود بحرية نحن لا نحصل على المتعة فى تغطية أخطائنا |
| Haydi, bu örtbas üzerine daha fazla konuşmayın. | Open Subtitles | والآن، لننسى كل هذا الفضول حول هذه التغطية العجيبة |
| Prensin gizli evliliğini örtbas etmek için yardımınızı istediler mi? | Open Subtitles | هل طلبوا منك منك المساعدة في التغطية علي زواج الأمير السري |
| Ne diyorsun sen? Birilerinin barajdan suyu çaldığını, ve o birilerinin olayı örtbas ettiğini buldu. | Open Subtitles | لقد اكتشف بأنهم كانوا يتخلّصون من الماء ويحاولون إخفاء ذلك. |
| Emma'ya diyordum ki, çaresiz biri bir suçu örtbas etmek istiyor. | Open Subtitles | كنت أخبر ـ إيما ـ أن هناك شخصاً يائساً يحاول إخفاء أثر جريمة |
| - Patlamayı örtbas edemezsin. - Ben bir şey yapmadım ki. | Open Subtitles | ـ لا يمكنك التستر بشأن الإنفجار ـ لم أفعل أيّ شيء |
| Bu, adalete engel olmak veya örtbas etmek olmaz mıydı? | Open Subtitles | والآن، كيف يمكن أن لا يكون هذا تستر أو عرقلة لسير العدالة؟ |
| Burada toplu bir cinayeti örtbas ediyor olsa iyi olur. | Open Subtitles | يُستحسن أن يكون قد خرج للتغطية على جريمة قتل جماعية. |
| Bir sürü insanın hatasını örtbas ediyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت تغطي كثير من إخفاقات الآخرين أليس كذلك ؟ |
| Bir çocuğun öldürülmesini örtbas etmekten bahsediyorsun. | Open Subtitles | انت تتحدث عن شخص يساعد بتغطية جريمة قتل طفل |
| Okulun olayı örtbas etmesine göz yummayı düşünmeyeceğim. | Open Subtitles | لن أفكر في أن أمنح المدرسة غطاء لما ارتكبوه في حق ابنتنا |
| Belki tecavüzü örtbas etmek için yalan söylediğine pişman oldu. | Open Subtitles | لربما شعر بالذنب لأنّه كذب لأجل أن يغطي على الإغتصاب |
| Bu işi örtbas etmek için Warren Komisyonunu toplayabilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن للغوغاء السيطرة على لجنة وارين لتغطية الامر ؟ |
| Bayan Colbert'ın bahsettiği bu örtbas edilmiş tutuklama da ne oluyor? | Open Subtitles | السيدة كولبيرت أخبرتني عن الرجل الذي أمسكتموه لإخفاء القاتل الحقيقي |
| Ya da ceset çalarak ve suçu bize yükleyerek hala örtbas etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | او ما زالوا يغطون الأثار , بسرقة الجتة , و وضع اللوم علينا |
| Bak, bir kazayı örtbas etmek başka şey, ama cinayetten bahsediyoruz. | Open Subtitles | انظرى ، اخفاء حادث شىء واحد و لكننا نتحدث عن القتل |
| Geçen yıl kardeşim kötü bir şey yaptı ve annemle babam bunu örtbas etti. | Open Subtitles | السنة الماضية أخي فعل شئ سيئاً ووالدي قاموا بالتستر على ذلك |