| İşte o anda, imkânsız olan o şey artık öyle değildi. | TED | وفي تلك اللحظة، الشيء الذي كان مستحيلاً فجأة لم يكن كذلك. |
| Bunun şansımızın yaver gittiğinden olduğunu düşünebilirsiniz, ama öyle değildi. | TED | وربما تظنون أن ذلك كان حظًا جيدًا، لكنه لم يكن كذلك. |
| Herkes evliliğimizin kusursuz olduğunu sanıyordu ama öyle değildi. | Open Subtitles | الكل كان يعتقد أنه كان زواجنا مثالياً ولكنه لم يكن كذلك |
| Ben orada okurken öyle değildi, general. | Open Subtitles | لم تكن كذلك عندما كنت أدرس بها أيها اللواء |
| Sanki başka biri yüzünden olduğunu düşünüyormuş gibiydi ama öyle değildi. | Open Subtitles | يبدو أنها أعتقدت أنها كانت تشاركني مع شخص آخر لكنها لم تكن كذلك |
| Şey... aslında pek öyle değildi efendim. | Open Subtitles | حسناً.. لم يكن الأمر كذلك, سيدي. |
| Çünkü ne istediğim konusunda gayet açıktım ama o, öyle değildi. | Open Subtitles | , لأنني كنت واضحة فيما أريده لكنه لم يكن كذلك |
| Kendimi korudum dedim, ama öyle değildi. | Open Subtitles | لقد قلت انه كان دفاعا عن النفس لكنه لم يكن كذلك |
| Ben icat ettiğimde öyle değildi. Ve hayatını da kurtarmış gibi. | Open Subtitles | حسنًا، لم يكن كذلك حينما اخترعته ويبدو أنه أنقذ حياتكِ |
| Sanki o Bay Büyük Adammış gibi ve gerçekten öyle değildi. | Open Subtitles | و كأنهُ كان السيد الكبير لكنهُ لم يكن كذلك |
| Sessiz, neredeyse ölü gibi görünürdü. Ama öyle değildi. | Open Subtitles | بدا كل شيء هادئًا، ميتًا تقريبًا لكنه لم يكن كذلك |
| Hayır öyle değildi. İki kişilerdi. | Open Subtitles | .كلا، يا رجل، لم يكن كذلك .لقد كان هناك اثنين |
| Bunun zor olacağını sanıyordum ama öyle değildi. | Open Subtitles | ,توقعت أن يكون الأمر صعباً لكنه لم يكن كذلك |
| Bunun zor olacağını sanıyordum ama öyle değildi. | Open Subtitles | ,توقعت أن يكون الأمر صعباً لكنه لم يكن كذلك |
| Çünkü bu sesler Bize yaptığı neredeyse asil, öyle değildi. | Open Subtitles | لانّ ذلك يجعل ما فعلته بنا يبدو نبيلاً، ولم يكن كذلك |
| 16 yaşındaki Kevin Richardson dava boyunca genelde sessiz kaldı ama annesi öyle değildi. | Open Subtitles | كيفن ريتشاردسون ذو 16 عاما كان صامتا معظم فترات المحاكمة ولكن أمه لم تكن كذلك |
| Sorun şu ki, çalınan araçların hepsi düz kontak yapılmıştı, Liam'ınki öyle değildi. | Open Subtitles | المشكلة هي, كل السيارات التي سرقها اللص سرقت دون استخدام المفاتيح, لكن سيارة ليام لم تكن كذلك |
| Bu nedenle kontrole tabi madde satın almaktan kovuşturulamaz, çünkü öyle değildi. | Open Subtitles | لذا لا يمكن اتهامه لشراء مادة محظورة لأنها لم تكن كذلك |
| Avery ailesi ise öyle değildi. Hırdavat işindeydiler. | Open Subtitles | وعائلة إيفري لم تكن كذلك كانوا يعملون في مجال قطع الغيار |
| Bizim gibiler için öyle değildi. | Open Subtitles | لم يكن الأمر كذلك لرجال العصابات |
| Oysa Blair'in katili hiç öyle değildi. | Open Subtitles | بينما قاتل (بلاير) لمْ يكُن هكذا أبدًا. |
| O... O her zaman öyle değildi. | Open Subtitles | لم يكن هكذا دائماً |
| - Hayır, tam olarak öyle değildi. | Open Subtitles | ــ كلا، لم يكن الأمر هكذا على الإطلاق |