| Şafağın oğlu, inayetten mahrum bırakılan mağfiret edildin. | Open Subtitles | بِنْتَ الصُّبْحِ؟ كَيْفَ قُطِعْتَ إِلَى الأَرْضِ يَا قَاهِرَ الأُمَمِ؟ لقد غُفِرّ لك |
| Şafağın oğlu, inayetten mahrum bırakılan. | Open Subtitles | "بِنْتَ الصُّبْحِ؟ كَيْفَ قُطِعْتَ إِلَى الأَرْضِ يَا قَاهِرَ الأُمَمِ؟" |
| Şafağın oğlu, külleri toprağa saçılan inayetten mahrum bırakılan adi mahluk. | Open Subtitles | "بِنْتَ الصُّبْحِ؟ كَيْفَ قُطِعْتَ إِلَى الأَرْضِ يَا قَاهِرَ الأُمَمِ؟" "قَدْ نَجَّسْتَ مَقَادِسَكَ بِكَثْرَةِ آثَامِكَ، وَأُصَيِّرُكَ رَمَادًا عَلَى الأَرْضِ" |
| Sığınaktakiler, şehirlerinin hâlen ayakta olup olmadığı düşüncesi içerisinde, Şafağın sökmesini bekledi. | Open Subtitles | فى المخابئ كان الناس ينتظرون بزوغ الفجر وهم يتساءلون هل مازالت مدنهم قائمه على وجه الأرض |
| Orada oturmuş, Şafağın doğuşunu seyrediyordu. | Open Subtitles | فقط يجلس هُناك يُحدق إلى ضوء بزوغ الفجر. |
| Şafağın habercisi... | Open Subtitles | سائر حتى بزوغ الفجر |
| Şafağın söktüğünü görmüşsünüzdür. | Open Subtitles | لقد رأيت نور بزوغ الفجر |