Bence hem Susan Boyle hem de bu Şanghay'daki sebze satıcısı "diğerleri"ne aitler. | TED | و لذلك اعتقد أن كلتا سوزان بويل بشنغاهاي و بائعة الخضار هذه في شنغهاي كلاهما ينتميان إلى الآخر. |
Saldırıya geçtiklerinde 15. alayla birlikte Şanghay'daydı. | Open Subtitles | كان مع الخمسة عشر في شنغهاي عندما شاهدوا تحركهم |
İngiliz ve Amerikan gemileri şehre saldırdı. Bahriyeliler Şanghay'a çıkıyor. | Open Subtitles | السفن البريطانية و الأمريكية تقصف المدينة و رجال البحرية يهبطون في شنغهاي |
Bu o zamanki Pekin, Pekin veya Şanghay'da bir tek yüksek bina yoktu. | TED | هذه بكين في تلك الفترة ولا حتى مبنى شاهق واحد في بكين او شانغهاي. |
Su sümbülü, Şanghay'ın su yollarını kalın yeşil bir halı gibi kaplardı. | TED | سيكسي نبات "ياسنت الماء" ممرات مدينة شانغهاي المائية بسجادةٍ خضراء سمكية. |
Çin'in şık Şanghay Kulesi gibi havanın sürtünme etkisini azaltan biçimde yapılar tasarlamak bu baskıyı dörtte bir azaltabilir. | TED | إن تصميم بنايات تتميز بمقاومة شدة قوة الرياح، مثل برج شانغهاي بالصين الذي يتميز بشكل انسيابي، يمكنه تقليص شدة تلك القوة إلى الربع. |
İkisi de hâlâ dönmedi. Üçüncü ağabeyimi Şanghay'da görmüşler. | Open Subtitles | لا يزالا لم يرجعا شخص في شنغهاي رأى أخي الثالث |
Söylediklerine göre, Şanghay'da, birçok insanın yakalanmasında Japonlara yardım etmiş. | Open Subtitles | يقولون أنه ساعد اليابانيين بالقبض على كثير من الناس في شنغهاي |
Tüm bilgileri istiyor ve beni Şanghay'daki buluşma yerinde bekliyor. | Open Subtitles | كُلّ البيانات واقابلُه في الملتقى في شنغهاي. |
Şanghay'da böyle yaşamak zorunda olan tek Rus Kontesi ben değilim. | Open Subtitles | أنت تدرك أليس كذلك بأنني أنا الكونتيسة الروسية الوحيدة في شنغهاي التي نزلت إلى هذا المستوى من الحياة |
Ama seninle Şanghay'da karşılaşmak ne büyük sürpriz. | Open Subtitles | و لكن يا لها من مفاجأة أن نراك هنا في شنغهاي |
Gördüğünüz gibi efendim, arkadaşınızın Şanghay'da bulunması kesinlikle iyiye işaret olarak görülmüyor. | Open Subtitles | لذلك فكما ترى يا سيدي فإن وجود صديقك هنا في شنغهاي ليس فألاً حسناً |
Şanghay'daydım, beş yıl önce bir pirinç tarlası olan-- Son 10 yılda Şanghay'da inşa edilen 2500 gökdelenden birinde bir ofis binasındaydım. | TED | لقد كنت في شنغهاي في بناية مكتب تم بناؤها على قطعة من حقل للأرز منذ خمسة سنوات مضت واحدة من 2500 ناطحة سحاب بنيت في شنغهاي خلال العشرة سنوات الماضية |
Hava alanını ara, sonra da Şanghay'daki adamları. | Open Subtitles | أتصل بالمطارَ، ثمّ برجالنا في شنغهاي |
Hoşuma gitti. Ama Şanghay'daki o kadar iyi değildi. | Open Subtitles | لكن عملك هنا في شنغهاي ليس جيد جدا. |
Şanghay'da, binlerce batılı diplomatik güvence altında 19. yüzyılda İngilizlerin kendi ülkelerindeki düzenlerini kurarak, buraya yerleşmesinden bu yana aynı düzen içinde yaşıyorlardı. | Open Subtitles | في شانغهاي,ألاف الغربيين... محميين بالأمن الديبلوماسي... ... |
Patronum Şanghay'a gitmemi istiyor. | Open Subtitles | رئيسي يريدني أن أذهب إلى شانغهاي |
Şanghay'da bir konferansta olduğunuzu duydum. Aigoo, hay aksi! | Open Subtitles | = ألم تقل ان عندك مؤتمراً في شانغهاي اليوم = |
Şanghay'daki Park Hyatt Otel'in şöminesini nasıl yaptığını sorayım mı? | Open Subtitles | هل أسأله كيف صمم الموقد في فندق "بارك حياة" في "شانغهاي"؟ |
Sonra da onu Şanghay'da bir geneleve atıvermiş. | Open Subtitles | وبعض بيوت الدعارة في شانغهاي |
Şanghay, çeşitli bölgelere bölünmüştü. | Open Subtitles | تم تقسيم "شانغهاي" إلى قطاعات. |