| Gelirse, şu kapılardan gelir. | Open Subtitles | إذا جاء هنا فسيكون من خلال واحد من هذه الأبواب |
| Tamam. Sizden şu kapılardan geçerek gümrüklere gitmenizi isteyeceğim. | Open Subtitles | حسناً, سأطلب منك التوجه لمكتب التأشيرات من هذه الأبواب. |
| İnsandışı sedyedeydi, şu kapılardan götüdüler. | Open Subtitles | لقد كان لديهم لا بشري على نقالة مروا من هذه الأبواب |
| Tek becerebildiğimiz şu kapılardan geçmek oldu. | Open Subtitles | كل ما يجب علينا عمله هو أن نفتح تلك الأبواب |
| Arka tarafta, sigara içmeye çıktı. şu kapılardan ilerle. | Open Subtitles | أجل، إنه في الخارج يدخّن خلف تلك الأبواب |
| şu kapılardan girince içeride. | Open Subtitles | توجه إلى الداخل من خلال هذه الأبواب |
| Fırtınadan sonra, hayatın güzel olduğunu söyleyemezdim ama hâlâ tüm ümidim, rüyamdaki o Eskimo çocuğunun şu kapılardan birinden fırlayıp, beni kucaklamasıydı. | Open Subtitles | بعد العاصفة، لم أستطع القول أن الحياة جميلة ولكن كل ما تمنيته هو أن فتى الإسكيمو من حلمي... أن يأتي راكضاً من أحد هذه الأبواب ويعانقني... |
| Kanatlarımı buraya çaktım. Bay Montalban şu kapılardan birinden çıkmadan buradan ayrılmayacağım. | Open Subtitles | سأبقى هنا، ولن أغادر حتى يقوم السيد (مونتيلبان) بالقدوم من أحد هذه الأبواب. |
| Çıkın şu kapılardan! Kımıldayın! | Open Subtitles | إخرجو من تلك الأبواب , تحركو |
| şu kapılardan geçeceğiz. | Open Subtitles | هيا، سندخل إلى تلك الأبواب. |