| Bir saat önce geldi, bir tabak acı biber yedi, kustu ve yattı. | Open Subtitles | لقد عاد للمنزل وتناول طبق فلفل حار وتقيأ ثم نام |
| Massala. Kaya tuzu, kimyon, acı biber ile daha da güzel oluyor. | Open Subtitles | ماسالا, ملح صخري, كمون, فلفل حار, يجعلها افضل |
| Odanshi'm hakkında konuşurken ayağını denk al. Zira tabağında acı biber bulabilirsin. | Open Subtitles | إحذر لسانك عندما تتحدث عن طبخي ياشيتيقورو , فربما تجد فلفل حار في إنائك |
| Sonuç olarak, acı biber içeren bir yemek yedikten sonra hissettiğimiz acının anüsün de tat alma işlevi olduğunun kanıtı olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لذا، فى الأخير، اعتقد ان الشعور بالاهتياج المؤلم بعد تناول وجبة من الفلفل الحار دليل على ان الشرج يمتلك حاسة التذوق حقا |
| Hiç kimse, insanların ilk olarak ne zaman ve neden acı biber yemeye başladığını bilmiyor. | TED | في الحقيقة لا أحد يعرف متى أو لماذا بدأ البشر بتناول الفلفل الحار. |
| acı biber yoktu, kimyon aldım. | Open Subtitles | لم أجد فلفل أحمر لذا أحضرت كمون |
| Bu acı biber, bu ekşi limon ve bu da bir şişe elma sirkesi. | Open Subtitles | هذا فلفل حار وهذه ليمونه حامضه وهذه قنّينة من خل التفاح |
| Biri acı biber verecek olursa suratına çifteyi yer. | Open Subtitles | ،لو أعطاه أحد فلفل حار سيضربه في وجه بحافره |
| Bu arada etrafta tek bir diş sarımsak ya da acı biber görünmüyor! | Open Subtitles | بالمناسبة، لا توجد بصلة ثوم واحدة أو فلفل حار |
| Bilinen en acı biber o. İnan bana. | Open Subtitles | إنه أكثر فلفل حار عرفه الإنسان، ثق بي |
| Bilinen en acı biber o. | Open Subtitles | -نوعاً ما؟ إنه أكثر فلفل حار عرفه الإنسان، ثق بي |
| Pekala, şimdi şal desenli var, puantiyeli var, acı biber desenli var, ve tren desenli var. | Open Subtitles | حسناً، عندي منقوشة منقطة فلفل حار |
| Bir daha acı biber yersem. acı biber! | Open Subtitles | لن آكل فلفل حار ثانيةً فلفلحار! |
| Bolca acı biber koyarsın olur biter. Ben olsam hayatta yemezdim. | Open Subtitles | لو وضعت الكثير من الفلفل الحار فيه فأراهن أنني أنا نفسي لن آكله |
| Kafan karışıktı ve acınası bir durumda biraz acı biber bulabileceğin bir yer arıyordun. | Open Subtitles | أنت مثير للشفقة ومرتبك تبحث عن الفلفل الحار أينما تستطيع. |
| Yani bu kan falan değil sadece acı biber sosuymuş. | Open Subtitles | مما يعني أنّه ليس دماً، بل عصارة الفلفل الحار. |
| -Üstüne biraz da acı biber koyacağım. | Open Subtitles | سأذهب لإحضار بعض رقائق الفلفل الحار توقف |
| - Sabah kahvaltıda yediğim acı biber yüzünden. | Open Subtitles | هذا بسبب الفلفل الحار الذي تناولته على الإفطار هذا الصباح. |
| acı biber yememe gerek yok. Ve çavuşumun deliğinden içeri kamera sokulmasına da gerek yok, hayatım. | Open Subtitles | ولا أريد الفلفل الحار ولا أريد وضع كاميرا بثقب قضيبي يا عزيزتي |
| acı biber yoktu, kimyon aldım. | Open Subtitles | لم أجد فلفل أحمر لذا أحضرت كمون |
| Üstlerine acı biber dök. | Open Subtitles | يجب أن أضع فلفل أحمر عليهم. |