| Çok büyük ve acı dolu bir ameliyat olmayı düşünüyorsunuz. | Open Subtitles | أنت على وشك أن تخضع إلى جراحة مؤلمة و صعبة |
| Evet, sadece söylenenler bazı acı dolu anılarımı hatırlattı. | Open Subtitles | أجل، ولكن القاء الشكر ذكّرني بذكريات مؤلمة. |
| Bu evdeki bütün odalar benim için acı dolu hatıralarla dolu. | Open Subtitles | كل غرفة في هذا البيت تحمل ذاكرة مؤلمة لي |
| Ani bir hücum düzenlemeliyiz yoksa sonumuz acı dolu bir biçimde olacak. | Open Subtitles | لننشد أغنيةً قصيرةً قبل أن يهاجمونا، أو سينتهي بنا المطاف إلى عالمٍ من الألم |
| Umrumda değil. Beni birçok acı dolu ölümden kurtarmış olursun. Bu kadar radyasyona maruz kaldıktan sonra sıradayım zaten! | Open Subtitles | وفر على الميتة المؤلمة والفظيعة جراء تعرضى لكل هذهالاشعاعات. |
| Ve bir kez bu acı dolu dersi öğrendikten sonra, gönüllü olarak güçlerinden vazgeçecek. | Open Subtitles | وعندما تتعلم ذلك الدرس المؤلم ستعطينا قواها بكل طواعية |
| Unutacaklardır aynı beni unuttukları gibi o kaplan kafesinde geçen acı dolu 18 ay gibi. | Open Subtitles | تماماً كما نسوا أمري، في قفص النمر ذاك لـ18 شهراً مؤلماً. |
| Menenjit, felç. Kısa ve acı dolu bir hayatı olur. | Open Subtitles | أنها فوضى ،لديها ألتهاب السحايا، ونوبة مرضية أنها ستعيش حياة قصيره مؤلمة |
| berbat, acı dolu şeyler, ve hiç biri, seni bu adamın yaptığı kadar incitmedi. | Open Subtitles | مرعبة ، أشياء مؤلمة لا شيء من كل هذا إن جمعناهم مع بعض قد آذاك بمثل هذا الشخص |
| Tabi bu süreç kolay değil, çok acı dolu bir süre | Open Subtitles | الآن , العملية ليست سهلة يجب أن أكون معكَ صادقاً إنها مؤلمة للغاية |
| Sizden, bu makinayla, yan odadaki kişiye acı dolu elektrik şokları gönderiyormuşsunuz gibi davranmanızı istiyorum. | Open Subtitles | أود منك أن تدعي أن هذه الآلة ترسل صدمات مؤلمة إلى شخص متواجد في الغرفة المجاورة |
| Boynunuzda ve testis bölgenizde guatr tarzı acı dolu bir şişme olabilir. | Open Subtitles | قد تضخم الغدة الدرقية بطريقة مؤلمة فى عنقك وغالباً, عدم شعور بالراحة فى المنطقة التناسلية |
| Bazen bunun üzüntüsünü yaşıyor, her ne kadar o çocuğu artık patates püresi yiyeceği ve annesinin Palmolive reklamı gibi iş fırsatlarını kaybedişini seyredeceği acı dolu dünyaya gelmesinden kurtardığını bilse de. | Open Subtitles | لازالت تبكى لهذا احيانا بالرغم انها انقذته من حياة مؤلمة من تناول بقايا البطاطس المهروسة و رؤية والدته تفقد وظيفتها مثل اعلانات بالموليف |
| Her acı dolu an Tanrı'nın planının bir parçasıdır. | Open Subtitles | كل لحظة مؤلمة هي جزء من خطة الرب |
| Erken çocukluk acı dolu bir hazine sandığıdır. | Open Subtitles | مراحل الطفولة الأولى هي كنز دفين من الألم |
| Şimdi iş birliği yapıp araştırma biriminizi arayın yoksa kendinizi acı dolu bir dünyada bulursunuz. | Open Subtitles | أقترح عليك أن تتعاون وتلغي تعميمك وإلا ستجد نفسك في عالم من الألم |
| acı dolu anıları gömmeye çalışmanın semptomları daha da kötüleştirdiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظنين أن تكون مجبر على دفن الذكريات المؤلمة يجعل الأعراض في حال أسوأ |
| acı dolu anıları gömmeye çalışmanın semptomları daha da kötüleştirdiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | أتظنين أن تكون مجبر على دفن الذكريات المؤلمة يجعل الأعراض في حال أسوأ |
| Sanırım benim için acı dolu boşanmam konusunda garip bir soru soruyordun. | Open Subtitles | إذاً ، لقد كنت تسأل سؤالاً غير ملائماً عن طلاقي المؤلم |
| Hayır. DNR'yi ALS yüzünden yavaş ve acı dolu bir ölümü yaşamamak için imzaladı. | Open Subtitles | لا، وقع الوثيقة لأنه لم يود موتاً بطيئاً مؤلماً لتصلب الأطراف |
| Bir aşkımız vardı, baştan beri acı dolu ve kimsenin düşünemeyeceği kadar derin. | Open Subtitles | كلنا نعلم انه وُلد مُعذباً اكثر مما يمكن انا يتخيله اى منكم |
| acı dolu yalnızlığı var. | Open Subtitles | إنهشاغربشكلمؤ.. إنه شاغر بشكل مؤلم للغاية. |