| affedilmeyecek derecede can sıkıcı mı davranıyorum, Lucy? | Open Subtitles | هل أنا متهور بشكل لا يُغتفر يا لوسي ؟ |
| Hayır, gerçekten affedilmeyecek bir şey yapmadın. | Open Subtitles | كلا ، أنت لم ترتكب خطأً لا يُغتفر |
| Fakat gerçekten affedilmeyecek bir şey yapmıştım. | Open Subtitles | لكنني حقاً فعلتُ شيئاً لا يُغتفر |
| En affedilmeyecek olan şey onları yarı yolda bırakmaktır. | Open Subtitles | تخليت عن هؤلاء الرجال ، وهذا أكثر شيء لا يمكن غفرانه |
| Belki affedilmeyecek bir şey değildir. | Open Subtitles | ربما هو شيء لا يمكن غفرانه. |
| affedilmeyecek bir şey. | Open Subtitles | الذى نحبه جميعاً أنه شئ لا يغتفر |
| Sizi anlıyorum. affedilmeyecek bir hareketti. | Open Subtitles | لا ألومك، كان أمراً لا يغتفر |
| İşi siz domuzları affedilmeyecek şeyler yaptığınızda onları affetmek haline çevirdi. | Open Subtitles | لقد جعل عمله ان يغفر لك أيها الحقير الغفران لك؟ بينما ما تفعله غير مغفور له |
| Ben de affedilmeyecek şeyler yaptım. | Open Subtitles | قمت بشيء لا يُغتفر كذلك |
| affedilmeyecek bir şey yaptı. | Open Subtitles | أختي... -فعلت شيئاً لا يُغتفر . |
| affedilmeyecek bir şey yaptım. | Open Subtitles | لقد فعلت شئ لا يغتفر |
| - Ve affedilmeyecek kadar uzun bir süre. | Open Subtitles | و وقت كافي لاجعل ذلك غير مغفور |