| Tüm bu affetme olayı, hep işe yaramayabilir. | Open Subtitles | لتحتفظ بكل الغفران. الأمر لا يفلح بتلك الطريقة. |
| Harika bir insan olmanın alâmeti affetme erdeminde gizlidir. | Open Subtitles | الدليل على عظمة الرجال تكمن في قدرتهم على التسامح و الغفران |
| İlk önce bu konuyu Mitch ile konuşmak istiyorum ama belki de affetme ve unutma zamanı gelmiştir. | Open Subtitles | أريد أن أتحدث مع ميتش أولا لكن من المحتمل أن هذا هو وقت المغفرة و النسيان |
| Ve o sefil o... çocuğu "anlayıp, affetme" cesaretini gösteriyor. | Open Subtitles | له الحق في أن يغفر لي وقع في الفخ |
| Hayal etmesi bile neredeyse imkansız olan, affetme kapasitesine sahip insan ruhunu öğrendim. | TED | لقد اطلعت تقريبا على المقدرة الخارقة للنفس البشرية في أن تغفر. |
| Sana yapılanları katiyen affetme. | Open Subtitles | لا تسامح أحداً على ما قد يكون فعله بك. |
| Sanki, içinde sakladığı sadece affetme değilmiş gibime geliyor. | Open Subtitles | شيء ما يخبرني أن هذه كانت آخر مرة تسامحك فيها |
| Fakat gözümü açtığımda olası olabileceğini düşünmediğim bir affetme hissi ile karşılaştım. | TED | ولكن ما رأيتة فتح أعينى على فكرة التسامح التى لم أتوقع أبداً أن تكون ممكنة. |
| Noel demek, affetme, aile ve gelenek demektir. | Open Subtitles | عيد الميلاد هو كل عن الغفران والأسرة والتقاليد. |
| Ama bu günah çıkarmayı rahibe yapmadığı için, affetme hakkı bizde. | Open Subtitles | ولكن هذا الاعتراف ، لا الكاهن ، هذا يعطينا الغفران . |
| Sonuçta bir toplumun kültürü o toplumun hoşgörüsüyle ve affetme yeteneğiyle ölçülür. | Open Subtitles | فرقيّ المجتمعات المتحضرة يقاس من خلال تسامحها وقدرتها على الغفران. |
| Bir gün için yeterince affetme gerçekleştirdiğini hissetmiyor musun? | Open Subtitles | ألا تشعرى أنك قمت بما يكفى من الغفران ليوم واحد ... |
| affetme olmasaydı hepimiz birer vahşi olurduk. | Open Subtitles | بدون المغفرة نحن بدائيون أنت تغرق |
| Lütfen, affetme ruhları adına... bu gülü ve şu lezzetli çikolataları kabul et bari. | Open Subtitles | أرجوكِ, اقبلي هذه الوردة فحسب... وهذه الحلويات الشهيّة في روح المغفرة. |
| affetme diye birşeyin var olduğuna pek emin değilim. | Open Subtitles | أنا لست متأكد جدا ًمن وجود المغفرة |
| Ben de tıpkı senin kızın gibiydim ve ben seni affetme hissini kalbimde görürdüm | Open Subtitles | ولكن تعرف ماذا؟ ...اذا كنت مثل ابنتك ، ربما ربما أجد في قلبي شيئا يغفر لك |
| Sonuçta affetme insanın tabiatında var. | Open Subtitles | إن جزءًا من إيمان الرجل أن يغفر الزلات |
| Bunun için seni affetme şansı yok, patron. | Open Subtitles | ليس هناك فرصة أنها يغفر لك لذلك، رئيسه. |
| Şimdi de ben büyük birhata yaptım ve affetme sırası sende. | Open Subtitles | لذا ربما هذه هي مجموع لحظاتي الفاشلة أنت فقط ينبغي عليك أن تغفر لي |
| Şimdi kendini affetme zamanı. | Open Subtitles | انه الوقت التي يجب ان تغفر لنفسك |
| Herkes için affetme olmalı. | Open Subtitles | عليك أن تسامح. الجميع |
| Bir affetme şansı. | Open Subtitles | فرصة لكي تسامح |
| Sanki, içinde sakladığı sadece affetme değilmiş gibime geliyor. | Open Subtitles | شيء ما يخبرني أن هذه كانت آخر مرة تسامحك فيها |
| Babam olaya, bu şekilde bakmaz. Duygusal sözlüğünde, affetme kelimesi yoktur. | Open Subtitles | لن يفهم أبي الأمر هكذا التسامح ليس من صفاته |