| Pekala, geçen hafta senin uçak... kazazedelerinin aileleriyle ilgili takıntını konuştuk. | Open Subtitles | حسناً، الأسبوع الماضي كنا نتحدث حول هوسِك حول عائلات المتوفين في حوادث الطيران |
| Muhariplerin aileleriyle ilgili bazı kurallar var. | Open Subtitles | هنالك قوانين ارتباط معينة بخصوص عائلات المحاربين |
| Çocuklar büyüdükçe aileleriyle daha az konuşuyor. | Open Subtitles | كلما كُبر الأطفال كلما قال كلامهم مع والديهم |
| Mürettebatın çoğunluğu kara izni ve aileleriyle buluşmaya hazırlanıyordu. | Open Subtitles | معظم طاقم الأسطول كان مستعداً لأجازة وإعادة شمل عائلتهم |
| Kaçak hayatı yaşadı ve asker aileleriyle dolu bir şehre geldi. | Open Subtitles | إنها هاربة، وهربت إلى مدينة مليئة بعائلات العسكريين |
| Onların benzer sosyal yapısı, insan aileleriyle bütünleşmeyi ve onların komutlarını anlamayı kolaylaştırdı. | TED | هيكلها الاجتماعي المماثل جعل من السهل الاندماج مع العائلات البشرية وتعلم كيفية فهم أوامرهم. |
| Başvuran kişilerin aileleriyle daima konuşuruz. | Open Subtitles | نحن دائماً نتحدث مع عوائل مقدمي الطلبات أتفهم ذلك، لكن هل أخبرتك |
| Şimdi gidip çalışanlarla ve aileleriyle ilgilenmek zorundayım. | Open Subtitles | الآن علي الذهاب والتعامل مع الموظفين و عوائلهم. |
| Çıkıp çocuklarla konuşuyoruz aileleriyle konuşuyoruz. | Open Subtitles | ونذهب ونتحدث مع هؤلاء الأطفال ونتحدث مع عائلات ونسمع قصصهم |
| Kurbanların aileleriyle buluşuyor. Sıradan geliyorlar. | Open Subtitles | انه يقابل عائلات الضحايا انهم يصلون الان |
| İşte burası da Çernobil'de çalışan işçilerin aileleriyle kaldıkları yerler. | Open Subtitles | وهنا حيث عاشت عائلات العاملين بـ تشيرنوبيل |
| Blake, sen ve Morgan kurbanların aileleriyle konuşun. | Open Subtitles | بلايك,انت و مورغان اذهبا و تحدثا الى عائلات الضحايا |
| O sizin ellerinizin arasından kaydığında kurbanların aileleriyle tanışan ve onların ellerini tutan kişi kimdi sanıyorsunuz, detektif? | Open Subtitles | من تعتقدين أنّه أجرى مُقابلات مع عائلات ضحاياه وأمسك أيديهم عندما هرب من بين يديكِ أيّتها المُحققة. |
| Bugün sizinle ve vefat eden haraçlarınızın aileleriyle beraber burada olmaktan gurur duyuyoruz. | Open Subtitles | نحن تشرفنا بوجودنا معكم اليوم ومع عائلات المتسابقين الذين سقطوا |
| Dinine bağlı Müslüman kadınlar ya aileleriyle ya eşleriyle yaşarlar. | Open Subtitles | مُلاحظٌ أن نساء المسلمين يسكنن رفقة والديهم أو أزواجهم |
| Dün gece kardeşleri ve aileleriyle görüştüm. | Open Subtitles | تحدثت مع إخوتهم و والديهم ،الليلة الماضية |
| Ölen diğer iki kişi hakkında sizin bulamadığınız bir şey var mı diye bakmak için aileleriyle görüşmek isterim. | Open Subtitles | الاثنين الاخران الذين ماتوا، اود التحدث الي عائلتهم, لكي اري لو ان هناك اي شيء لم تجده انت. |
| Sadece saptayabildiğimiz kişilerin aileleriyle temas kuruyoruz. | Open Subtitles | لقد اتصلنا بعائلات من حددنا هويتهم. |
| Dört bilinen kurban olduğuna göre aileleriyle ve arkadaşlarıyla tekrar görüşmeliyiz. | Open Subtitles | بوجود 4 ضحايا معروفين يجب ان نبدأ بإعادة مقابلة الأصدقاء و العائلات |
| Üzgünüm ama çalışanınız bu yöneticinin aileleriyle bazı gizli borçlara karıştı. | Open Subtitles | لكن رب عملك متورطَ ببعض القروضِ المظللة الجميلة مع عوائل هذا المديرِ |
| aileleriyle ilgili bir şey öğrenirsek onlara haber vermemizi bekliyorlar. | Open Subtitles | وبأنّنا سنخبرهم إذا سمعنا أيّ شئ حول عوائلهم. |
| Ya da çocuklar aileleriyle kalır ve çocuk esirgeme onlara yardım ve destek sunar. | TED | أو أنهم سيبقون مع عائلاتهم مع توفير المساعدة والدعم لهم من قبل نظام رعاية الأطفال. |
| Ama bu grubun sadece yüzde 37'si aileleriyle gerçekten ırk hakkında konuşmuş. | TED | لكن 37% من تلك المجموعة تحدثت في الواقع حول العنصرية مع أسرهم. |
| Tasarimlar, bu yilin baslarinda hizmete girmeden once 150 yasli insan ve aileleriyle rafine edildi ve gelistirildi. | TED | التصاميم طورت وصقلت مع 150 عجوز وعائلاتهم وذلك قبل أطلاق المشروع في وقت سابق من هذا العام |
| Gazetedeki makaleler, kurbanların özgeçmişleri aileleriyle yapılan görüşmeler, keyfine bak. | Open Subtitles | مقالات صُحفيّة، معلومات أساسيّة عن الضحايا، مقابلات مع أسر الضحايا... تمتع بها. |