| Kızkardeşini alışveriş merkezinde gördüm. Çok büyümüş. | Open Subtitles | رأيت أباكِ مع أختكِ في مركز التسوق لقد أصبح كبيرة جداً |
| alışveriş merkezinde olmayı tercih eden on altı yaşında bir çocuk o. | Open Subtitles | إنها في السادسة عشر من العمر وتفضل الذهاب إلى مركز التسوق |
| Benimle alışveriş merkezinde, saat 11.00'de buluş, geç kalma. | Open Subtitles | قابلني في المركز التجاري في 11: 30، لا تتأخّر |
| Kusura bakma; ama burada çalışmak alışveriş merkezinde çalışmak gibi. | Open Subtitles | مع كامل احترامي ، الدراسة هنا مثل الدراسة في السوق |
| Ozzie Wexler adlı bir bilim adamı bugün alışveriş merkezinde öldürüldü. | Open Subtitles | فية عالم اسَمّة أوزي ويكسيللر قُتِلَ اليوم في مركز تسوّق. |
| alışveriş merkezinde resmini tişörte basan bir yer var. | Open Subtitles | هناك متجر جديد في المجمع التجاري يضعون صورتك على القميص |
| Bunlardan birini sahnede, kumarhanede, alışveriş merkezinde patlat ve Amerikan medyasıyla büyük panik yarat. | Open Subtitles | إذهب بواحد من هذه إلى ملعب كره كهذا أو إلى كازينو أو مركز تجاري سيشكل هذا رعباً بكل وسائل الإعلام الأمريكيه |
| Charlie parktan kaçırılmadı, alışveriş merkezinde kaçırıldı. | Open Subtitles | لم يؤخذ تشارلي من المنتزه لقد تم خطفه من مركز التسوق |
| Belki otobüste, tenefüste ya da alışveriş merkezinde senden ayrılır. | Open Subtitles | أنها يمكن أن تتخلص منك في الحافلة، في الفصل ، في مركز التسوق |
| Sevişmemizin zamanı geldi galiba. alışveriş merkezinde bir mezecim var. | Open Subtitles | عندي محل شطائر في مركز التسوق ، وانا غالبا افكر في اللحوم والاجبان |
| alışveriş merkezinde CD çalarken yakalanıyorsun. | Open Subtitles | و يُقبض عليكِ و أنتِ تسرقين الأسطوانات في المركز التجاري |
| Aşırı hız, sarhoş araba kullanma, alışveriş merkezinde motosiklet kullanmak, ulusal anıta işemek. | Open Subtitles | و ركوب دراجة نارية ضمن المركز التجاري يتبول على تذكار وطني |
| Düşündüm de, alışveriş merkezinde resim çektirebiliriz. | Open Subtitles | أعتقد أننا كنا سنلتقط صورتنا في المركز التجاري |
| Ben de alışveriş merkezinde imza dağıtıyordum, | Open Subtitles | كنت في السوق أمضي تواقيع لمجموعة من الصغـار في السنـة السـادسة |
| Dün alışveriş merkezinde birkaç teşhiste bulundum. | Open Subtitles | قمت ببعض التشخيصات في السوق التجاري البارحة |
| Her alışveriş merkezinde bıçak satan bir yer bulunur. | Open Subtitles | كل مركز تسوّق به متجر للآلات الحادة |
| Beni salabilirsin, ama ben alışveriş merkezinde dolaşmaya devam edeceğim. | Open Subtitles | يمكنك إطلاق سراحي، لكن سأستمر بالتعرّي في المجمع التجاري |
| Bunlardan birini sahnede, kumarhanede, alışveriş merkezinde patlat ve Amerikan medyasıyla büyük panik yarat. | Open Subtitles | إذهب بواحد من هذه إلى ملعب كره كهذا أو إلى كازينو أو مركز تجاري سيشكل هذا رعباً بكل وسائل الإعلام الأمريكيه |
| Öldürmezsek enfeksiyon yayılır. alışveriş merkezinde mahsur kalıp hayatta kalan tek insanlar oluruz. | Open Subtitles | وسينتهي بنا المطاف بأن نكون الناجون الوحيدون غالقين على أنفسنا في مركز تسوق |
| Telsizden alışveriş merkezinde silahlı biri olduğu anonsu gelmişti. | Open Subtitles | تم ابلاغي ان هناك شخص يطلق النار بالمركز التجاري |
| alışveriş merkezinde başını belaya sokmayı böyle tabir ediyorsan, evet öyle. | Open Subtitles | إن كان هذا ماتسميه البحث عن الصديقات في المجمع التجاري، أجل |
| Gençtim ve aptaldım ve bir alışveriş merkezinde evlendik ve orada ayrıldık ve ben, o günden beri hiç alışveriş merkezine gitmedim. | Open Subtitles | لديكِ زوج؟ كنتُ صغيرة و حمقاء و تزوجنا فى مركز تجارى و انفصلنا فى مركز تجارى |
| alışveriş merkezinde bir şarküterim var, o yüzden et ve peynirden başka bir şey düşünemiyorum. | Open Subtitles | أمتلك محل اطعمه معلبة في المول و اغلب الوقت افكر باللحوم والجبن |
| Evet, alışveriş merkezinde, çörek standında çalışır diye düşündüm. | Open Subtitles | نعم، في مركز التسوّق تبيع الخبز الأوروبي |
| Hayır, yalnızca alışveriş merkezinde fotoğraf çekiyordum ve seni camdan gördüm. | Open Subtitles | لا, فقد كنت فقط أخذ صوراً في المتجر, ورأيتك عبر النافذة. |
| - Neredesin? - alışveriş merkezinde. | Open Subtitles | اين انت فى المول |