Tüm bu datayı yeni analiz etmeye başladık. | TED | ونحن نعمل اليوم على تحليل تلك المعلومات |
Daha önce hiç adım adım analiz etmeye çalıştınız mı? | TED | هل سبق لك أن حاولت بالفعل تحليل الخطوات؟ |
eğer bunun gibi birçok resim çekersek, düzinelerce resim ve onları bir araya getirirsek ve ışığın nasıl sektiğini analiz etmeye çalışırsak gizli objeyi görebilir miyiz ? | TED | ولكننا سنلتقط الكثير من أمثال هذه الصور والعشرات من مثل هذه الصور ونضعها معاً ونحاول تحليل الارتدادات المختلفة للضوء وبعد ذلك، هل يمكننا أن نرى الجسم الخفي؟ |
Reaktörün içerisindeki naqahdah'ın bozunma hızını analiz etmeye hazırlanıyorum. | Open Subtitles | كنت أستعد لتحليل معدل تحلل الناكوادا داخل المولد |
Kişilik özellikleri ve duygusal işlevselliği analiz etmeye yarıyor. | Open Subtitles | وقد صُمِّم لتحليل الشخصية والحالة العاطفية |
Eğer arabalar analiz etmeye ve arabaların yolcularını ve onların hayatlarının ayrıntılarını dâhil etmeye başlarsa ne olur? | TED | ماذا سيحدث إذا بدأت السيارات بتحليل وحوسبة قائدي السيارات وتفاصيل حياتهم |
Büyük miktardaki bağlantıları bulduktan sonra her birini analiz etmeye başlıyoruz. | Open Subtitles | كانت ما بين 8,000إلى 9,000. عندما يكون لديك رقم كبير من العلاقات المتبادلة تبدأ بتحليل كل منها، |
İlk analiz etmeye başladığımızda o 'Ah, kahretsin' anı oldu, hani. | Open Subtitles | عندما بدأنا عملية التحليل "كانت هناك لحظة "ما هذا الهراء؟ ! |
Arkadaşlıklarımızı analiz etmeye başlamak çok da akıllıca olmayabilir. | Open Subtitles | ربما ليس من الحكمة أن نبدأ في تحليل صداقتنا |
İnsanlar geçerken onları üç saniye kadar izleyerek... o kısacık bakış ile kişiliklerini analiz etmeye uğraşırdım. | Open Subtitles | كنت أراقب الناس لمدة ثلاث ثوان كلما مرو و احاول تحليل شخصيتهم فقط بنقرة الاصابع |
Öylece oturup bir şey yapmadan verileri analiz etmeye devam edemeyiz. | Open Subtitles | ولكننا ندين للناس بإجابات. لا يمكننا فقط الجلوس ونستمر في تحليل البيانات. |
Tamam, omurilik sıvısını analiz etmeye başlamam gerek. | Open Subtitles | يجب أن أبدأ تحليل السائل الدماغي الشوكي. |
O zamanlar Hindistan'da, harika bir fırsat yakalamıştım. İndus yazısını bilgisayarla analiz etmeye çalışan, Hint bilim insanlarıyla tanışma fırsatıydı bu. | TED | ذلك عندما كنت في الهند ، أتيحت لي فرصة رائعة للقاء بعض العلماء الهنود الذين كانوا بستخدمون النماذج الحاسوبية لمحاولة تحليل النص الاندوسي. |
Burada, seyirciyi şehrin kendisinin de zanlı olduğu beş farklı ekrandaki beş farklı hikaye içerisine yerleştirilmiş kanıt ve ipuçlarına bakarak, bir suçu analiz etmeye davet ediyorlar. | TED | هنا هم يدعون المشاهد إلى تحليل إحدى الجرائم من خلال تفحص الدلائل والقرائن المضمنة في خمسة من الرويات المرسومة على هذه المشاهد الخمسة المختلفة, والتي تبدوا فيها المدينة وكأنها بذاتها داخلة ضمن دائرة الإتهام. |
Girşimcilerin bu sorulara verdikleri cevapları analiz etmeye başladım. Girişimcilerin soruları kibar cevaplamaya eğilimli olduklarını gördüm. Yani yönelimci sorular yönelimci cevaplara neden oluyor, kaçınmacı sorular ise kaçınmacı cevaplara neden oluyordu. | TED | انتقلت بعدها لتحليل أجوبة أصحاب الشركات لتلك الأسئلة، ووجدت أن أصحاب الأعمال يجاوبون تبعا لنوع الأسئة التي تنطرح عليهم، بمعنى أن سؤال التنمية يخلق إجابة تنمية وسؤال السلامة يولد إجابة سلامة. |
Sıcak bir Jüpiter olan 51 Pegasi'nin keşfi gezegen avcıları Geoff Marcy ve Paul Butler'ı yıllarca topladıkları bütün verileri tekrar analiz etmeye sevketti. | Open Subtitles | "اكتشاف "شبيه مشتري ساخن "يدور حول النجم "51 بيجاسي جعلت صائدا الكواكب "جيف مارسي" و "بول بتلر" يعودون لتحليل البيانات لديهم التي قاموا بجمعها على مدى العقد الماضي |
Ertesi sabah Washington'daki Fotoğrafik Yorumlama Merkezi U2 'nin çektiği fotoğrafları analiz etmeye başladı. | Open Subtitles | في صباح اليوم التالي، بدأ مركز تفسير محتويات الصور في واشنطن بتحليل الصور الملتقطة بواسطة الطائرة يو-2 |
1983'te Doktor Campbell, Chen ve meslektaşları topladıkları büyük miktarda bilgiyi analiz etmeye başladılar. | Open Subtitles | (في عام 1983، بدأ الأطباء(كامبل، تشين)، و زملائهم) بتحليل الكم الهائل من المعلومات التي تم تجميعها. |
- Stabil miyiz? - Tekrar analiz etmeye başlıyorum. | Open Subtitles | - إعادة عملية التحليل الآن - |