| İnsanların aşkı anlamadıkları için onu mahvetmek zorunda olmadıkları vahşi bir yere. | Open Subtitles | الى مكان لا يقوم فيه الناس بتحطيم الحب لانهم لا يفهمونه فقط |
| Roman Karakterleri... bırakın öyle kalsınlar. Kitaplardan çıkarılıp anlamadıkları bir dünyaya bırakılıyorlar. | Open Subtitles | إن الشخصيَّات الروائية كتومون منطَوون مُساقون من كتبهم إلى عالم لا يفهمونه |
| Anla işte, anlamadıkları değişik bir şey görüyorlar ve korkuyorlar. | Open Subtitles | عندما يرى الناس شىء غريب لا يفهمونه يتملكهم الخوف |
| Gracchus ve dostlarının anlamadıkları da işte bu. | Open Subtitles | هذا ما لا يفهمه جراكوس وأصدقاؤه |
| İnsanların ebeveynlik hakkında anlamadıkları şey bu. | Open Subtitles | -لا، لا، لا . ترين، ذلك الشيء الذي لا يفهمه الناس عن الأبوة. |
| Biz toplumla çalışıyoruz, onlara anlamadıkları bir dilde ne olacağını anlatamayız. | TED | نحن نعمل مع المجتمع المحلي لا نقول لهم ماذا سيحدث بلغة لا يفهمونها |
| Herkes astrolojinin saçma olduğunu düşünür ama bence bu, onu anlamadıkları için böyle. | Open Subtitles | يظن الجميع أنّ علم الفلك مجرّد تفاهات لٔانهم لا يفهمونه |
| Bilimciler zar zor anladıkları birşeyi kullanarak hiç anlamadıkları birşeyi anlamaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | بالطاقة المظلمة التي تفرقها في والوقت نفسه يتسخدم العلماء شيء بالكاد يفهمونه لمحاولة فهم |
| Bir avuç avukatın anlamadıkları bir şeyden ötürü etrafta dolanmasını istemiyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أريد مجموعة من المحامين يعيثون بالأرجاء على أمر لا يفهمونه |
| Anla işte anlamadıkları değişik bir şey görüyorlar... ve korkuyorlar onlara bu tuhaf şeyin güzelliğini öğretiyorsun ve artık korkmuyorlar... çünkü bu onların bir parçası oluyor. | Open Subtitles | عندما يرى الناس شىء غريب لا يفهمونه يتملكهم الخوف لكن إذا علمتهم جمال هذا الشىء الغريب يتخلصون من خوفهم لأنه يصبح جزء منهم |
| Alay etmek onlar için anlamadıkları şeyleri kabullenmenin yolu. | Open Subtitles | المزاح هو طريقتهم للتعاطي مع لا يفهمونه |
| Besbelli ki, insanların bazıları anlamadıkları şeyden korkuyorlar. | Open Subtitles | بوضوح ، البعض يخاف مما لا يفهمونه |
| İnsanlar anlamadıkları şeylerden korkarlar. | Open Subtitles | . يخاف الناس من الذى لا يفهمونه |
| İnançsızların bizi anlamadıkları nokta da bu. | Open Subtitles | ذلكَ ما لا يفهمه المشككون بشأننا |
| Bak Molly, insanların anlamadıkları şu... | Open Subtitles | كما ترين، مولي، ما لا يفهمه الناس... |
| Onların anlamadıkları da bu. | Open Subtitles | وهذا ما لا يفهمه احد |
| Onların anlamadıkları da bu. | Open Subtitles | وهذا مالا يفهمه الجميع |
| Ve, kendi deneyimimce, çocuklar bilmedikleri, anlamadıkları veya onlara yabancı olan şeylere doğal bir merak duyarlar. | TED | ومن خلال تجربتي كما تعلمون فإن الأطفال فضوليون بطبيعتهم للأمور التي لا يعلمونها أو لا يفهمونها أو ما هو غريب عليهم |
| Bilinçli seçimler yapıp yapmadıklarını ya da bir "neden" sorusunu hiç anlamadıkları dürtü çok mu içgüdüsel öğrenmemiz gerek. | Open Subtitles | نود أن نعرف إذا كانوا يتخذون اختيارات واعية أو مجرد دافع غريزي لكونهم لايفهمون طبيعة السؤال "لماذا" |
| anlamadıkları besbelli bu durumu zorlamanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | إنه فقط من الواضح إنهم لا يفهمون هذا، لذلك لا أرى سبب يجعلنا نفرض القضية. |
| anlamadıkları şey, görünür mukavemetinin kaynağı aynı zamanda onun en büyük zaafının kaynağı olmasıydı. | TED | والذي لم يفهموه هو أنّ نفس الشيء الذي كان مصدرا لقوته الظاهرة كان نفس المصدر لضعفه المضني. |