| Tehlikede olan sadece bal arıları değil, fakat bu yerel polen yayıcıları veya topluluğun diğer kısımlarının tehlike altında olmasını anlayamıyoruz. | TED | اذن ليست فقط نحل العسل في ورطة ، لكننا لا نفهم هذه الملقحات الأصلية أو كل من الأجزاء أخرى من مجتمعنا. |
| Tasarım alanında, aletleri mekanik olarak vücuda nasıl bağlayacağımızı anlayamıyoruz. | TED | في مجال التصميم، ما زلنا لا نفهم كيفية إرفاق الأجهزة بجسم الإنسان ميكانيكيًا |
| Ancak nadir galaksilerin bunu nasıl yaptığını anlayamıyoruz. | TED | لكننا لم نفهم طريقة تشكل وتطور المجرات النادرة. |
| Yani bu sorunu buramızla anlıyoruz ama buramızla anlayamıyoruz. Ve bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. | TED | كأننا نفهم الموضوع هنا و لكنه لا يصلنا هنا. و نحن لا نفعل أي شئ بهذا الخصوص. |
| Sırf tam olarak anlayamıyoruz diye bu fırsattan kaçınmamalıyız. | TED | لا ينبغي أن نُقَلِل من هذه الفرضية فقط لأننا لا نفهمها. |
| Jordan, neden birbirimizi anlayamıyoruz? | Open Subtitles | أردن، لماذا هو من الصعب ان نفهم بعضنا البعض؟ |
| Tekillik tek bir anlama gelir ama biz bu teoriyi tam olarak anlayamıyoruz. | Open Subtitles | تعني النقطة المفردة أننا لا نفهم النظرية جيداً |
| Daha açık konuş. anlayamıyoruz. | Open Subtitles | تحدثي بشكل آكثر وضوحاً , نحن لا يُمكننـآ آن نفهم |
| Bu kuşların bu büyüleyici akrobatik hareketleri nasıl ve neden yaptığını hâlâ bütünüyle anlayamıyoruz. | Open Subtitles | كيف .. أو في الواقع لماذا ينفذون هذه الحركات الرائعة ما زلنا لا نفهم الأمر تمامًا |
| İşin aslı kendimizi bile tam anlayamıyoruz. | Open Subtitles | . فى الواقع , نحن لا نفهم أنفسنا أبداً |
| Fakat hikayendeki çocuk gibi, aslında pek fazla birşey anlayamıyoruz. | Open Subtitles | لكن مثلما قال الصبي ،فيقصَّـتك... ليس بوسعنا أن ... نفهم سوى القليل. |
| Ama her ne söylemeye çalıştığını her seferinde anlayamıyoruz. | Open Subtitles | لكننا لا نفهم دائما ما تحاول قوله |
| Üretimimizi göz önüne alınca, neden hala buraya gelmemizde ısrarcı olduğunuzu anlayamıyoruz. O bir yönetim sorunu. Adım Qohen. | Open Subtitles | ـ بالنظر إلى إنتاجنا، لا يُمكننا أن نفهم سبب أصرارك بقدومنا إلى هُنا ـ إنه يتعلق بالإدارة، يا (كوين) |
| Sanırım artık birbirimizi anlayamıyoruz. | Open Subtitles | اعتقد بأننا لا نفهم بعضنا البعض |
| Bak Moraldo, birbirimizi anlayamıyoruz. Ben gerçekten Sandra'yı seviyorum. | Open Subtitles | انظر ، نحن نفهم بعضنا ، أنا أحب (ساندرا) |
| Bilmiyorum anlayamıyoruz. | Open Subtitles | لست أدري. لم نفهم ما حدث |
| Sera biz de kendimizi anlayamıyoruz ama Jared ve Jensen'i birini öldüresiye döverlerken gördük. | Open Subtitles | حسنًا، (سيرا)، نحنُ لا نفهم هذا أيضًا، ولكن على ما يبدوا بأنّ (جاريد) و(جينسن) كانوا يوسعون أحدًا ضربًا حتى الموت. |
| Birbirimizi hiç anlayamıyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نفهم بعض |
| Yerçekimi göremediğimiz bir şey, bu nedenle de anlayamıyoruz. | TED | الجاذبية هي أحد الأشياء التي لا نستطيع رؤيتها، ولا نفهمها. |
| Öylesine belirli ve karmaşık bileşimler halinde yer alıyorlar ki henüz hepsini anlayamıyoruz bile. | Open Subtitles | وإنّها في الغذاء بتركيبات معقّدة ومحدّدة جداً، حيث أننا لم نفهمها كلّها بعد. |
| Bu tip kararların neden alındığını anlayamıyoruz. | Open Subtitles | هذه القرارات ليس دائمًا لنا ان نفهمها |