Kendi büyükbabam, tek bir doz antibiyotiğin böbreklerini iflas ettirmesi sonucu öldü. | TED | بعد جرعة واحدة من المضادات الحيوية مما تسبب في تعطيل كليتيه. |
Bir antibiyotiğin işe yaramamış olması diğerlerin de yaramayacağı anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأن أحد هذه المضادات الحيوية تعمل هذا لا يعني أن الآخرين لن يعملوا. |
30 yıl önce, her birkaç yılda bir 10-15 kadar yeni türde antibiyotiğin piyasaya sürüldüğünü söyleyebilirdiniz. | TED | قبل 30 عامًا، كنا نرى مجموعة من 10 - 15 نوعًا جديدًا من المضادات الحيوية تنتشر في الأسواق كل عدة أعوام. |
LG: Araştırmacılar uzun yıllar boyu 1918'de antibiyotiğin var olmamasına dayanarak grip salgını tehdidine soğuk baktılar. | TED | لورين: لمدة طويلة الآن قام الباحثون في الأمراض المستحدثة بصرف النظر عن خطر إنتشار الإنفلوانزا كوباء على أساس أنه في 1918 لم تكن لديهم المضادات الحيوية. |
The Antibiotics AI Project, konsept araştırmamız üzerine kuruldu ve Halocin adlı yeni tip geniş spektrumlu antibiyotiğin keşfini mümkün kıldı. | TED | تأسس مشروع المضادات الحيوية والذكاء الصنعي على دليل من الأبحاث التي قادتنا لاكتشاف مضاد حيوي جديد واسع الطيف يدعى هالوسين. |
Onu muhtemel bir yüksek ateşten veya antibiyotiğin sebep olabileceği sürekli akıntıdan koruma şansımız vardır. | Open Subtitles | فهناك إحتمالية لدوام أو حتى التسبّب في حمّى شديدة... بثبات المضادات الحيوية... |
Salakça şeylerle -- bir antibiyotiğin doğru zaman diliminde verildiğinden emin olmak, çünkü bu enfeksiyon hızını yarıya indirir -- ve de enteresan şeylerin karışımını yaptık, çünkü ameliyat kadar komplike birşey için bir tarif yazamazsınız. | TED | وكان لدينا مزيج أشياء غبية هناك اليوم التأكد من المضادات الحيوية ويرد في الإطار الزمني الصحيح لأن أن خفض معدل الإصابة بمقدار النصف- وبعد ذلك للاهتمام الأشياء، لأنه لا يمكنك إجراء وصفه لشيء تعقيد كعملية جراحية. |