O zaman iddiaya göre tansiyon haplarından birini aspirinle değiştirdi. | Open Subtitles | عندها زعم انها بدلت واحدا من ادويته لضغط الدم بحبوب الاسبرين |
Müşterimiz tansiyon haplarını aspirinle karıştırmış olabilir. | Open Subtitles | موكلتنا اخطات في الاسبرين على انه دواء ظغط دمه |
Dört gün önce bir kutu aspirinle bir şişe votka içtin. | Open Subtitles | ...سوزانا.. في الايام الاربعة الماضية قمتِ باخذ زجاجة من الاسبرين وزجاجة فودكا |
Uyku ilacı. aspirinle karıştırıp Percodan adıyla satıyorlar. Asetaminofenle karıştırıp Percocet adıyla satıyorlar. | Open Subtitles | أوكسى كودون متحداً مع الأسبرين تحصل على بركدان مع الأسيتومينوفين تحصل على بروكوسيد |
Bir dahaki sefere, aspirinle birayı karıştırmamaya dikkat edin. | Open Subtitles | في المستقبل، احرص على ألا تخلط الأسبرين بالخمر |
Birinci asistan o sabah Gina'yı aspirinle görmüş. | Open Subtitles | المساعد الاول راى (جينا) ومعها الاسبرين في ذلك الصباح |
Yani Stephen'ın Chicago'dan gelip aspirinle Daphne'yi öldürecek kadar zamanı vardı. | Open Subtitles | اذ ستفيان كان لديه وقت للعودة من شيكاغو وقتلها بـ الأسبرين ؟ |
- aspirinle geçmeyecek bir şey değildi. | Open Subtitles | قليل من الأسبرين لم يساعد. |
Henry, hanımefendiye aspirinle votka getir. | Open Subtitles | هنري)، أحضر لها (الأسبرين) و(الفودكا)! |