| Nehirde taş sektirmek ya da okyanus topraklarında ateşböceği yakalamak gibi. | Open Subtitles | مثل قشط الصخور عبر النهر أو صيد اليراعات في حقول التوت |
| Arka bahçeye çıkmak, ateşböceği falan yakalamak. | Open Subtitles | أن تلعب في الساحة الخلفية تحاول امساك اليراعات |
| Daha önce mum ışığında yemiştim ama ateşböceği ışığında ilk oldu. | Open Subtitles | أكلتُ على ضوء الشموع سابقاً، لكن ليس على ضوء اليراعات من قبل |
| Sol bileğinde yanık izi ve hemen altında da ateşböceği dövmesi var. | Open Subtitles | ثمّة ندبة في رسغه الأيسر إثر حرق حاد ووشم يراعة. |
| Savaştığım adamın elinde ateşböceği dövmesi vardı ve eli ağır bir şekilde yanmıştı. Peki. | Open Subtitles | الرجل الذي قاتلته كان يحمل وشم يراعة على ذراعة، وبهِ حروق حادّة. |
| 15'inci İtfaiye birliğindeki her adamın elinde ateşböceği dövmesi vardır. | Open Subtitles | كلّ الاطفائيّون من شركة "إنجين.15" لديهم وشوم يراعات. |
| ateşböceği. Seni görmek güzel eski dostum. | Open Subtitles | (فاير فلاي)، سررتُ برؤيتك يا صديقي القديم |
| Zavallı ateşböceği. Biraz sağırdır kendisi. | Open Subtitles | (سراج الليل) المسكينة سمعها ضئيل قليلاً. |
| ateşböceği durdu. | Open Subtitles | لقد توقفت اليراعات ... لقد إشتريت بعض الدجاج و البيض |
| Güneş battıktan hemen sonra ateşböceği Tepesi'nde ortaya çıkıyorlarmış. | Open Subtitles | حيث تخرج بعد المغيب فوقَ تلّة اليراعات. |
| ateşböceği. Deliliğinin bir gıdım olsun azalmadığını görmek güzel. | Open Subtitles | (فاير فلاي)، من الجيد معرفة أننا لم نتخلص من المجانين |
| Hey, ateşböceği, ışıklarını yak. | Open Subtitles | "سراج الليل" اشعلي أنواركِ. |