| Bana Atley söyledi. Eğer derdin avanssa öfkeni anlıyorum. | Open Subtitles | آتلي اخبرني،إذا كان بشأن ماقدّمته،فإنني أفهم غضبك |
| Atley anlattı. Konu avanssa, kızgın olmanı anlıyorum. | Open Subtitles | آتلي اخبرني،إذا كان بشأن ماقدّمته،فإنني أفهم غضبك |
| Atley Tahran'da Cherokee'nin muhbirlerin adını içeren bir dosyası olduğunu itiraf etti. | Open Subtitles | آتلي) إعترف بأن لديه ملف يحتوي) على أسماء مخبري (شيروكي) في طهران |
| Atley, Cherokee hakkında her şeyi biliyor, gerçek adı dâhil. | Open Subtitles | (آتلي) يعرف كل شيئ عن (شيروكي)، بما فيه إسمه الحقيقي. |
| Atley bana en iyisi olduğunuzu söyledi. | Open Subtitles | آتلي يخبرني بأنك الأفضل |
| Atley, senin en iyisi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | آتلي يخبرني بأنك الأفضل |
| Tahran'daki adamımızı ifşa etmeden önce Atley'i geri almalıyız. | Open Subtitles | علينا أن نعيد (آتلي) قبل أن يُعرِِض للخطر رجالنا بطهران |
| Peki ya Atley İran'daki kaynağın adını çoktan Janvier'a söylediyse? | Open Subtitles | ماذا لو أن (آتلي)أخبر جانفييه) بالفعل) بأسماء العاملين في إيران ؟ |
| İranlıları Atley'in bilgisinin yanlış olduğuna Cherokee'nin bir casus olmadığına ikna etmek için yanlış bilgilendirme kampanyası başlattılar. | Open Subtitles | لقد بدأو حملة التضليل لإقناع الإيرانيين بأن معلومات آتلي) كانت خاطئة) و أن (شيروكي) ليس جاسوسا |
| Banka kasasından Atley'in dosyasını almaya gelen herhangi biri için küçük bir İran karşılama partisi. | Open Subtitles | حفل إستقبال إيراني صغير لأي شخص يأتي لجمع ملف (آتلي)من خزينة الإيداع الآمنة |
| Vaziri, Atley'in onlara verdiği ismi doğrulamaya çalışıyor. | Open Subtitles | فازيري) يبحث عن إثبات) بأن (آتلي) منحهم الإسم الصحيح |
| Belli ki Atley'in elinde başka muhaliflerin de isimleri olan bir dosya var. | Open Subtitles | و من الواضح أن (آتلي) لديه ملف بجميع أسماء المنشقين الآخرين |
| Callen'a yardım etmek istiyorsanız, bize yardım etmek istiyorsanız Atley'in dosyasını bulun ve doğru ellere geçtiğine emin olun. | Open Subtitles | (تريدون مساعدة (كالن تريدون مساعدتنا (احصلوا على ملف (آتلي تأكدوا من وصوله إلى الجهة الصحيحة |
| Onlar Atley'in USB'sine ulaştıktan bir saat sonra NSA, Vaziri'den Tahran'a anlık bir yayın yakalamış. | Open Subtitles | وكالة الأمن القومي إعترضت مجموعة من عمليات النقل من (فازيري) إلى طهران (و ذلك بعد ساعة من تسلم فلاش (آتلي |
| Atley bir NSA analistiydi. | Open Subtitles | (آتلي) كان محللا للبيانات في وكالة الأمن القومي |
| Ajan Callen, 6 hafta önce Milli Güvenlik Teşkilatı'nın Kelvin Atley adındaki analizcisi kayboldu. | Open Subtitles | أيّها العميل (كالن)، قبل ستة أسابيع محلل لوكالة الأمن القومي يدعى (كيلفن آتلي) إختفى. |
| Kaybolduktan sonra Atley'nin giriş kodunu kullanarak çok gizli bir dosya olan Cherokee'ye girdiğini öğrenildi. | Open Subtitles | بعد إختفائه، إكتشفت الوكالة أن (آتلي) إستعمل تصريحه للولوج لمعلومات سرية جدا، رمزها (شيروكي). (نيل). |
| Ajan Hunter'a Atley'nin Paris'te olduğun dair bilgi gelmişti. | Open Subtitles | العميلة (هانتر) تلقت معلومة مجهولة تتعلق بـ(آتلي) في (باريس)، |
| Atley gibi biri İran'la alakalı, bizim paylaşmadığımız tonla bilgiyi önlerine dökebilir. | Open Subtitles | رجل كـ(آتلي) قد يقول كل أنواع المعلومات السرية عن (إيران) التي لا نتشاركها مع أحد. |
| Ama bence Atley'yi İsraillilerden bile daha çok isteyecek biri var. | Open Subtitles | لكن يوجد شخص آخر يرغب بـ(آتلي) أكثر من الإسرائليين. |