| Babam, çobanların bir kısmını geliyoruz diye Ays'ı uyarması için yolladı. | Open Subtitles | قام أبي بإرسال أحد الرعاة لينبّأ (عيسو) بأنّنا قادمون |
| Belki de Ays, onlarla göndereceği armağanları hazırlıyordur. | Open Subtitles | ربما قام (عيسو) بإرسال هدايا إضافية بجانب ما يحملها ليُرجعها معه |
| Ays'ın ardından dünyaya gelip onu kandırarak kendi kendime ettim. | Open Subtitles | لقد قمتُ بخداع (عيسو) من حق بكورية المولد وسبقته أنا بذلك |
| Ays'ın sana hiçbir minneti olmadığı konusunda da yanılıyorsun. | Open Subtitles | و أنت مُخطئ حينما قلت أن (عيسو) لا يدين لك بشئ |
| Ays'ın, yüz kişilik bir orduyla buraya doğru yola çıktığını söylüyorlar. | Open Subtitles | و يقولون أن (عيسو) بطريقه إلى هنا وبرفقته جيش مكّون من مئات من الرجال |
| Ays'a hıyanet etmesini söyleyen sendin, değil mi? | Open Subtitles | لقد كان أنتِ من أخبره أن يخون (عيسو)، أليس كذلك ؟ |
| Ays'ta kabile reisi olma ruhu olmadığının farkındaydım. | Open Subtitles | كنتُ موقنةً تماماً أن (عيسو) لا يمكنه أن يكون قائداً |
| Ays ve adamları bizi, babaannemle buluşmaya gittiğimiz yerdeki kampa götürdü. | Open Subtitles | (عيسو) ورجاله اعادونا إلى مُخّيمه حيث هناك التقينا بجدّتي... |
| Kardeşim, Ays. | Open Subtitles | من قبل شقيقي (عيسو). |
| Ays'ı görmem gerek. | Open Subtitles | يجب عليّ مقابلة (عيسو). |
| Ays ve adamları geldi. | Open Subtitles | فـ(عيسو) و رجاله هنا |