Ben İran'dan uzaktayken İslam devrimi İran'ın üzerine çökmüş ve ülkedeki Fars kültürünü bütünüyle değiştirerek İslam kültürüne evirmişti. | TED | بينما كنت غائبة عن إيران، وكانت الثورة الاسلامية في ايران تنحدر وحولت البلاد تماما من الفارسية إلى الثقافة الإسلامية. |
Yani,mahalleli bir kız ve çiftçiler,biz onu birlikte yaparız. ve bunun neyle ilgili olduğunu bütünüyle anlarız. | TED | لذا نحن بنات البلد وسكان الجبال تجمعنا ونفهم تماما أن هذا هو كل ما في الأمر. |
Uzayın yapısındaki bu kütleçekimsel dalgalar tüm uygulamalı denemelerde bütünüyle görünmezdir. | TED | موجات الجاذبية تلك الموجودة في بنية الفضاء غير مرئية تماما لأسباب عملية. |
Bak kalbim bütünüyle sana bağlandı. Sana bağlandı. En başından beri. | Open Subtitles | " أنظر إلى قرية هذا القلب قد أصبحت لك الآن " |
Bak kalbim bütünüyle sana bağlandı. Senin oldu. | Open Subtitles | " أنظر إلى قرية هذا القلب قد أصبحت لك الآن " |
Biyosfer 2 yaklaşık 1,2 dönüm büyüklüğünde, dışarıya bütünüyle kapatılmış bir minyatür dünyadır. Ve ben orada tam 2 yıl, 20 dakika yaşadım. | TED | بيوسفار 2 هو حوالي ثلاثة فدادين ، مغلقة تماما ، عالم مصغر حيث عشت هناك لمدة سنتين و 20 دقيقة. |
Kayıt için söylüyorum, yüzüme sefil terör senin en iyi arkadaşın hakkında nasıl hissettiğimi bütünüyle söylemen doğru bir yansıması değildir. | Open Subtitles | للعلم ، فموضوع الرعب الظاهرعلى وجهي لا يعكس تماما ما أشعر به اتجاه صديقتك المفضلة |
Lezyonun etrafı bütünüyle sağlam ve el değmemiş durumda. | TED | حسنا ، وكل شيء حوله سليم تماما. |
Ama video ihmal edildi. Web'e küçük bir kutu içinde geldi ve orada kaldı, etrafındaki veri ve içerikten bütünüyle bağını koparmış olarak. | TED | ولكننا خلفنا الملفات المرئية وراء ظهورنا , فقد دخلت الملفات المرئية الى الشبكة العنكبوتية ضمن مستطيل صغير و بقيت كذلك منفصلة تماما عن المحتوى المعلوماتي و البيانات المحيطة بها |
Biz de biyosferin ne olduğunu bulmaya karar verdik. Bu bütünüyle, maddesel olarak kapalı bir ortamdır. Yani dışarıdan madde olarak hiçbir şey girip çıkmaz ve yalnızca enerji etkisine açıktır. Evet, temel olarak Dünya gezegeni böyledir. | TED | وقررنا أنه في الحقيقة أنه ماديا مغلق تماما ، هذا هو بالضبط، لا شيء يضاف إليه أو يخرج منه على الإطلاق ، لا شيء ، ومفتوح من حيث الطاقة. وهذا أساسا ما يمثله كوكب الأرض. |
Altı aylık tedavinin sonunda, at bütünüyle iyileşti. | TED | و خلال ستة أشهر كان قد شفي تماما. |
O bütünüyle bunda hatalıydı. | TED | لكنه كان مخطئا تماما في هذا الرأي. |
Ve her düşümde, ne aynı ne de bütünüyle farklı biri. | Open Subtitles | وكل مرة ، تأتيني بنفس الحلم تماما و لا يختلف ... فهيتحبني ... وتفهمني |
Bu zavallı adam hemen hemen bütünüyle yok olmuş. | Open Subtitles | أوه ، وهذا المسكين تقريبا تلاشى تماما |
O, bütünüyle zararsız ve çok tatlı biridir! | Open Subtitles | إنه غير ضار بالمرة وغير مزعج تماما |
Burada çalışmaya devam etmek bütünüyle imkansız. | Open Subtitles | من المستحيل تماما مواصلة الدراسة هنا. |
Bak kalbim bütünüyle sana bağlandı. Senin oldu. | Open Subtitles | " أنظر إلى قرية هذا القلب قد أصبحت لك الآن " |
Bak kalbim bütünüyle sana bağlandı. Senin oldu. | Open Subtitles | " أنظر إلى قرية هذا القلب قد أصبحت لك الآن " |
Bak... kalbim bütünüyle sana bağlandı. Sana bağlandı. Sana bağlandı. | Open Subtitles | " أنظر إلى قرية هذا القلب قد أصبحت لك الآن " |