| büyük annem için ve umurunuzda bile olmayan milyonlarca insan için yapıyorum. | Open Subtitles | و جدّتي وحوالي مليون شخص آخر لن تكترث لأمرهم |
| Kısa bir hikâye; büyük annem bu ülkeye cebinde 20 dolarla gelmiş. | Open Subtitles | إليكم بقصّة قصيرة، أتت جدّتي إلى هذا البلد ولا تملك سوى 20 دولار، |
| büyük annem, çok güzel kızarmış yeşil domates yapardı. Harikadır. | Open Subtitles | لدى جدّتي وصفة رائعة لطماطم خضراء مقليّة، إنّها مذهلة |
| Kız arkadaşının adresi falan mı yoksa? Hayır, büyük annem bana bu numarayı rüyamda verdi, tamam mı? | Open Subtitles | لا , جدتى أعطتنى إياه فى أحلامى مباشرا ً |
| Hayır, büyük annem bana bu numarayı rüyamda verdi, tamam mı? | Open Subtitles | أهو عنوان صديقتك ؟ لا , جدتى أعطتنى إياه فى أحلامى مباشرا ً |
| büyük annem evcil bir hayvanın bana yardımı olacağını düşündü. | Open Subtitles | جدتي أملت بأن حيوان أليف قد يساعدني في تجاوز ذلك |
| Kaybettiğim zamanı telafi ediyorum. büyük annem sinema gecelerinde bile şekrleme yememe izin vermezdi. | Open Subtitles | إنني أعوض أيام مضت، فجدتي لم تسمح ليّ بتناول الحلوى |
| büyük annem bize, ihtiyacı olanlara yardım edin derdi hep. | Open Subtitles | إذ أن الجدة لطالما كانت تحضنا على مساعدة الآخرين |
| " büyük annem eğitimli bir kadın değildi ama küçük bir çocukken başıboş hayvanları beslemememi söylemişti. | Open Subtitles | جدّتي لم تكن امرأة متعلّمة تعليماً عالياً لكنها قالت لي وأنا طفل أن أتوقّف عن إطعام الحيوانات الضالّة |
| Eğer öyleyse bizi büyük annem göndermiş demektir. | Open Subtitles | وطالما ليس دار عذابك، فهذا يعني أن جدّتي أوردتنا هنا. |
| Ve eğer bunu büyük annem yaptıysa bir çıkış yolu vardır. | Open Subtitles | وطالما أوردتنا جدّتي هنا، فثمّة سبيل للخروج. |
| Ya büyük annem beni buraya bu yüzden gönderdiyse? | Open Subtitles | ماذا لو أن هذا سبب إرسال جدّتي إيّاي لهنا؟ |
| Eskiden büyük annem, nehrin yanına kamp yapmaya gittiğimiz zaman, bana içinde armut parçaları olan peynirli sandviçlerden yapardı. | Open Subtitles | جدّتي كانت تصنع شطيرة جبن مشوي مع قطعة كمثرى عندما خيّمتنا قرب النهر. |
| büyük annem onunla Fransızca konuştu. | Open Subtitles | فقد تحدّثت جدّتي الفرنسية معهـا |
| - büyük annem Ugg tibi bot giyiyor. | Open Subtitles | . جدتى ترتدى الملابس القبيحة . فكر فى الموضوع |
| büyük annem her zaman "kartlarını yeleğine yakın olarak oyna" derdi. | Open Subtitles | حسناً جدتى إعتادت أن تقول إلعب بأوراقك قرب الصدريه |
| Büyük büyük annem tarafından geleneksel O'Malley ailesi tarzıyla elde örülmüş ve nesilden nesile aktarılmış. | Open Subtitles | صنعته باليد جدة جدة جدة جدتى بطريقة حياكة تقليدية لأسرة أو مالي، المتوارثة من جيل إلى جيل. |
| Lincoln Nebraska'da büyük annem tarafından büyütüldüm. | Open Subtitles | أنا من لينكلون نبراسكا وقد ربتنى جدتى |
| Bıraktım, zaman zaman büyük annem ile kiliseye gittiğim oluyor. | Open Subtitles | أنا قليلة الذهاب. إنّي أذهب إلى الكنيسة مع جدتي أحياناً. |
| Böylece 10 Haziran'da geldiler, evi sardılar ve büyük annem bütün ışıkları södürdü, ve mutfağın kapısını açtı. | TED | إذاً كان يوم 10 يونيو، عندما أتوا، وأحاطوا بالمنزل، وقامت جدتي بإطفاء كل الأنوار في المنزل، وفتحت باب المطبخ. |
| Sadece görmekle kalmadı, bir şey yaptı dedi büyük annem. | TED | لم يكتفِ بالنظر وحسب، بل فعل شيئاً حيال الأمر، قالت جدتي. |
| Umarım Omaha'da verir. büyük annem orada yaşıyor. | Open Subtitles | آمل أن يحدث هذا في (أوماها) فجدتي تعيش هناك |
| büyük annem kendisini 1801'de Sanıyor. | Open Subtitles | هذا بسبب أن الجدة تعتقد بأننا في 1801 أنظري. لا... |