| Sadece bir kereliğine baharatları kendim için kullansam daha kolay olurdu. | Open Subtitles | سيكون الأمر سهلاً . إذا إستخدمت التوابل ولو مرة واحدة لنفسي |
| Okuyabilirsin, şekiller çizebilirsin baharatları alfabetik sıraya dizebilirsin, ne olursa. | Open Subtitles | تستطيعين أن تقرأي, أو تخربشي رتبي التوابل أبجديا أي شيء |
| baharatları falan kullanmayı bilmiyorsun. | Open Subtitles | أنتِ لا تجيدين استعمال التوابل وما إلى هنالك |
| Sanırım varsayabiliriz ki, tüm Kripton baharatları Kripton havaya uçtuğunda yok olmuştu. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الآمن بمكان افتراض "أن كل البهارات "الكريبتونبة "قد دُمّرت عندما انفجر كوكب "كريبتون |
| ...ve bütün baharatları karıştırarak "süper baharatı" elde ettim! | Open Subtitles | وخلطت جميع التوابل سوياً .إلى توابل واحدة خارقة |
| Arrakis'teki bütün baharatları yok etmeliyiz. | Open Subtitles | علينا ان ندمر كل انتاج البهار من اريكاس |
| Bu dünyada baharatları almak için arka tarafa gidip kocaman bir alete gözünü dikip bakmaktan daha rahatsızlık verici birkaç şey vardır. | Open Subtitles | هناك بعض الأشياء فى هذا العالم تجعلك أكثر قلقاً من الذهاب إلى غرفة التوابل وينتهى بك الطريق بالتحديق فى قضيب ضخم |
| Buz, alkolsüz içecekler, baharatları falan buradan alabilirsin. | Open Subtitles | من هنا ستحصل على الثلج المشروبات الخفيفة ,التوابل الشنط ,و خلافه |
| Pekâlâ, şurası da kurutma bölümü oluyor. Bütün baharatları sakladığımız yer. | Open Subtitles | حسناً ,هذه منطقة التجفيف هنا نخزن كل التوابل |
| Bütün baharatları birbirlerine karıştırmadan neye yaradığını aklında tutmana hala inanamıyorum. | Open Subtitles | لا زلت لا أستطيع أن أُصدق كيف تتذكرين أسماء . هذه التوابل ، دون أن تختلط عليكِ الأمور |
| Ticaret kervanlarının Yemen'den aldığı baharatları, gümüşü ya da deriyi Mekke'ye getirdiklerini ve bir grup elit tüccarın da bunları toplayıp Suriye, Gazze, Mısır ve Filistin'e götürdüklerini, kutsal mabedin etrafında bir alış-veriş keşmekeşi yaşandığını, develerin toplandığını düşünüyorum. | Open Subtitles | اعتقد ان القوافل التجاريه تأخذ التوابل من اليمن أو الفضة أو الجلد وتجلبهم إلى مكة المكرمة ومجموعة اخرى من التُجار |
| Seni bir öküz ve doğu baharatları karşılığında satın aldım. | Open Subtitles | لقد اشتريتك منه مقابل ثور وبعض التوابل الشرقيه وهو سوف يضعك في قفص |
| Siz diğerlerinin isteklerini görmek için geldiniz, asla ama asla baharatları kendiniz için kullanmak için değil. | Open Subtitles | . لا تستخدمي التوابل لأجل رغباتك الخاصة |
| Sen yapmak istersen, baharatları ben katarım. | Open Subtitles | لو ترغب في فعل ذلك سوف أضع لك التوابل |
| baharatları domuzun içine ovarak yedirmeni istiyorum. | Open Subtitles | ... تخأذ التوابل . و تفركها في لحم الخنازير |
| Ve tüm baharatları saymayı bitirdim, ve sonunda, en azından tuzlayıp, kara biber koyduğunu düşünerek tuz ve biberi de saydım. | TED | وانا كنت كمن يعوم في التوابل وفي النهاية قلت نعم هناك ملح وفلفل لقد اضاف الملح والفلفل فقط للكبد ! |
| Fakat sen baharatları biliyordun. Çorbaya ne kattın? Oregano. | Open Subtitles | انت الذي زودتها مع التوابل |
| Kullandığınız baharatları tanımanız gerekir. | Open Subtitles | \u200fيجب أن يعرف المرء البهارات التي يعمل بها. |
| Tavuğa baharatları ekle. | Open Subtitles | إضافة هذه البهارات إلى الدجاج |
| Sanki, bu odadaki insanların, sizlerin Suavitos pişirme baharatları varmış gibi hissediyorum. " Çok da önemli değil" der gibisiniz. | TED | و لذلك أشعر مثل يوجد أُناس في هذه الغرفة.. أنت تمتلك هذه توابل الخبز وأنت فقط مثل، أتعلم، أنها ليست بالأمر العظيم." |
| Hepimizin baharatları vardır. | Open Subtitles | . كلنا نمتلك توابل |
| Boş ver baharatları. | Open Subtitles | لا تضع البهار |