| İki adam oturup birlikte içtiği zaman, genellikle, yüz yüze bakarlar. | Open Subtitles | عندما تجلسان أنتما الاثنان وتشريان سوية عادةً ينظرون إلى أعين بعضهم |
| Doğrusu, gözünüze biraz fazla bakarlar, yalnızca o söylentiyi dengelemek için. | TED | حسنا ماذا يُعتقد، إنهم ينظرون قليلا جد ا إلى عيونكم فقط للتعويض عن تلك الأسطورة. |
| Ve onların gözbebekleri büyüyebilir, irkilebilirler, sonra aşağıya doğru bakarlar, güçlükle yutkunurlar ve hikayelerini anlatmaya başlarlardı. | TED | وتلاميذهم يتمددون, يتراجعون, ثم ينظرون الى الاسفل ويبتلعون بصعوبه والبدء بروي قصصهم. |
| Fakat aynı zamanda yetişkiniz. Yetişkinler başlarının çaresine bakarlar. | Open Subtitles | لكن نحن كذالك بالغين والبالغين يعتنون بانفسهم |
| Ama eğer bu şüpheli tehditi aklınızdan çıkaramayıp ısrar ederseniz biz eyalet polisine haber veririz icabına onlar bakarlar. | Open Subtitles | ولكن لو كنتَ مصراً، إعمل في حسابكَ ..إعتبار التهديد نحنُ سنُعلم شرطة المحافظة .وهم سيعتنون بالأمر |
| Koca Bay Janoth olmasaydın senin yüzüne bakarlar mıydı? | Open Subtitles | اتعتقد انهم كانوا سينظرون اليك ان لم تكن السيد جانوث العظيم ؟ |
| Karşılaştığınızda, size kilitlenirler, gözünüzün içine bakarlar, kişisel alanınızı istila ederler, kafanızın arkasına masaj yaparlar. | TED | فعندما تلتقيهم، فإنهم يصبون اهتمامهم عليك، وينظرون في عينيك مباشرة، ويغزون محيطك الشخصي، ويربتون على مؤخرة رأسك. |
| Defin alanın küçük boyutuna ve yüksek masrafına bakarlar ve büyük para kazanılabileceğini görürler. | TED | وكما تعلمون، فهم ينظرون إلى الحيز الصغير لمساحة قطعة الدفن والسعر المرتفع، ويبدو أن الأمر مربح جدًا |
| Doktorlar ve hemşireler onlara... ...uzman olarak bakarlar. | TED | فبالتالي الأطباء و الممرضات ينظرون إليهم كخبيرات. |
| Belki Tok'ra Jaffa'nın kalbinin ne denli büyük ollabileceğini gördüğünde, bize de o zaman kendi eşdeğerleri olarak bakarlar. | Open Subtitles | ربما يستطيع التوكرا لمرة أن يروا كم هو كبير قلب الجافا ربما ينظرون إلينا بالتساوي أخيراً |
| Şimdi insanlar bovling oynarken, oraya bakarlar bizde şuradaki ayakkabılarını çalabiliriz. | Open Subtitles | اذاً، بينما يلعب الناس البولينغ فهم ينظرون الى هنا نستطيع سرقة أحذيتهم الموضوعة هنا |
| Tarkovsky'nin kişileri, dua ederken yukarı değil, aşağıya bakarlar. | Open Subtitles | شخصيات تاركوفسي عندما تصلي لا ينظرون لأعلى، بل ينظرون لأسفل |
| Buraya bir sürü turist gelir ve oraya, yukarıdaki araba kapısına bakarlar. | Open Subtitles | الكثير من السياح يأتون الى هنا وهم ينظرون لباب السيارة لقد احبوه كثيرا |
| Gözlerini dikip sana bakarlar, sana karşı kin beslerler. Şarkı söyleyip dans ediyorsun, tüm yeteneklerini sergiliyorsun bir zamanlar annenle babanı etkilediğin gibi. | Open Subtitles | وهم ينظرون اليك ويحدقون ويكرهونك وتغني وترقص وتعرض لهم مواهبك التي كانت تبهج امك اباك |
| Orada insanlar sürekli sebepsiz yere birbirlerine bakarlar. | Open Subtitles | الناس هناك ينظرون لبعض بدون سبب طوال الوقت |
| Sana şöyle bir bakarlar hiçbir şey söylemezler ve kendini aptal hissedersin. | Open Subtitles | هم ينظرون إليكِ لا يقولون شىء، وتشعرين بالغباء |
| Eğer yaşamak istiyorsan geri dön. Onlar sana benden daha iyi bakarlar. | Open Subtitles | إن أردتي البقاء حية عودي لهم إنهم يعتنون بكِ أفضل مني. |
| İyi birer ebeveyn olmayı öğrenmemiz şart böylece yaşlandığımızda bize iyi bakarlar. | Open Subtitles | علينا أن نتعلم كيف نكون آباء جيدين بحيث عندما نصبح مُسنين سوف يعتنون بننا بشكل جيد |
| Akrabaların ve arkadaşların olmalı. Onlar sana bakarlar. | Open Subtitles | لديك أقرباء وأصدقاء دعهم يعتنون بك |
| Orada ona iyi bakarlar. | Open Subtitles | سيعتنون بها جيدا |
| Hastanede sana iyi bakarlar. | Open Subtitles | سيعتنون بك في المستشفى |
| Şimdi eğer 79. Cadde'den yürürsem ve camgöbeğinin hafif yeşil tonunun ismini 50 kişiye sorsam bana göz ucuyla bakarlar. | TED | الآن، إذا مشيت في شارع 79 في هذه اللحظة، وسألت 50 شخصًا عن اسم اللون الأكثر خضرةً بقليل من اللون السماوي، سينظرون إلي بارتياب. |
| Fısıldayan Adamları bir duydun mu durup sana bakarlar. | Open Subtitles | فعند سماعك للهامسين فإنهم سيتوقفون وينظرون إليك |