| Şey, kesinlikle kendine bir kucak dolusu bakkaliye bulmuş. | Open Subtitles | حسناً، هي بالتأكيد حصلت لنفسها على أحضان بائعين البقالة. |
| Kendi yaşamı ve Camaro sürmek için bakkaliye tasfiyesi yapıyor. | Open Subtitles | يَصفّي تَكْييس دكاكينِ البقالة لa معيشة وقيادة سيارة a Camaro. |
| Umarım sakıncası yoktur. Sana bakkaliye aldım. | Open Subtitles | اتمنى ان لاتكوني تمانعين اشتريت لك بعض الاشياء من البقالة |
| Altı yıldır bakkaliye servisi endüstrisinde çalışıyorum. | Open Subtitles | ...وعملت في مجال البقالة لمدة ست سنوات... |
| "Rob'ın yeri, silah, bakkaliye gitar ve benzinlik." | Open Subtitles | متجر (روب) لبيع الأسلحة, البقالة الغيتار و الوقود |
| bakkaliye. | Open Subtitles | محل البقالة |
| bakkaliye. | Open Subtitles | محل البقالة |