| Seninle basılı bilgiyle olan mâzin hakkında konuşmayı çok isterim. | Open Subtitles | أود أن أتحدّث معك أكثر عن تاريخك مع معلومات مطبوعة |
| Bütün bu fikirler zaten basılı olarak bulunabilir. | TED | رغم ان الافكار التي تعرض موجودة على الورق .. مطبوعة في مكان ما |
| Artık kimse basılı kitap okumuyor. Bunu ben bile biliyorum. | Open Subtitles | لا أحد يقرأ الكتب المطبوعة الآن حتى أنا أعلم هذا |
| Kitaplar ve basılı medya için puzzlelar tasarladım. | TED | أنا أقوم بتصميم الألغاز للكتب و الأشياء المطبوعة |
| Kenna'dan 1 metre uzakta. Kenna düğmeye basılı tuttu ve... | Open Subtitles | طولها قدمين وكيني تضغط الزر وديربي الصغيره ترتفع عاليا |
| Bazen çalışması için düğmeyi bir süre basılı tutman gerekebilir. | Open Subtitles | سيتحتم عليك أن تبقي ضاغطة على المقبس لفترة كي يعمل |
| tetiğin basılı kalması için o pembe şeyi kapatıyor, ve eli kadrajdan çıkıyor. | Open Subtitles | تقلبه لغلقه و تبقيه مضغوطاً و تخرج يدها من الاطار |
| basılı bir parça kağıt için, pek de çok sayılmaz, hıı ? | Open Subtitles | ولا صلة لذلك بصفحة مطبوعة,أليس كذلك ؟ هممم |
| Bazı basılı kağıtlar. Şahsen bana yönelik değil. | Open Subtitles | إنها ورقة مطبوعة ليست شخصية لي على الإطلاق |
| Yasaklı yayınlar, analog veya basılı materyaller, fiziksel video veya sesli yayınlar bunların hepsi ev içi istihbaratın görüntü kanunun 702'inci maddesine göre yasaklanmıştır. | Open Subtitles | الوسائط الغير مسجلة، مخزونة أو مطبوعة صوت أوصورة تعتبر محظورة فانوناً |
| Haritanın basılı kopyalarını bırakın, yarın sabah çocuğu alırım. | Open Subtitles | إتركي نسخ مطبوعة من الخريطة فإنني سوف ألتقط الصبي في الصباح |
| İlk bölümlerin basılı kopyasını göndermek istiyorum. | Open Subtitles | أريد فقط أن أرسل لهم نسخة مطبوعة من الفصول الأولى |
| Onlara ilk bölümlerin basılı kopyasını göndermek istiyorum. | Open Subtitles | أريد فقط أن أرسل لهم نسخة مطبوعة من الفصول الأولى |
| basılı medyanın ölmek üzere olduğunu söylüyorlar. Kim diyor bunu? Şey, medya. | TED | أن الصحافة المطبوعة في طريقها إلى الفناء. من يقول ذلك؟ حسناً، الصحافة! |
| basılı dilekçe başvurusu yöntemi ile, bir çeşit ...halk bilinci yaratıp kararlar üzerinde baskı yapılacak Krallar üzerinde bile. | Open Subtitles | هذا الشاعر أذكى ممن إعتقدت هذا الطريقِ الجديد الجريئ للإستئناف بالعريضة المطبوعة |
| Yoksa hayatınızın, paranın basılı olduğu kağıt kadar değeri bile kalmaz. | Open Subtitles | والا حياتك لن تساوى الورقة المطبوعة عليها |
| basılı kelimeler, havada kalan canlı resimler, bunlar ayaklarına ağırlık olur. | Open Subtitles | بالكلمات المطبوعة ، بالأفلام المتحركة التي تسير خلال الهواء ... يلبسونكأشياءصلبةفيأقدامك |
| Ben de tüm hatıraları basılı kayıtlarla karşılaştırdım. | Open Subtitles | لذلك فحصت جميع الذكريات ضد السجلات المطبوعة |
| Ben de tüm hatıraları basılı kayıtlarla karşılaştırdım. | Open Subtitles | ثم قارنتُ الذكريات مع التسجيلات المطبوعة |
| Bu şeylerden nefret ediyorum! Sıfıra basılı tutarsanız gerçek birine ulaşırsınız. | Open Subtitles | أوه، أنا أكره هذه الأشياء، ولكن لو ظللت تضغط على الصفر، ستصل في النهاية لشخص حقيقي |
| Sadece kesiğe basılı tut, tamam mı? | Open Subtitles | فقط، فقط أبقى تضغط عليه حتى لا يشق، حسناً؟ |
| Bazen çalışması için düğmeyi bir süre basılı tutman gerekebilir. | Open Subtitles | سيتحتم عليك أن تبقي ضاغطة على المقبس لفترة كي يعمل |
| Tuşa basılı tutmalıyım. | Open Subtitles | لا بدّ أن إبقاء الزر مضغوطاً. |
| Kitabın üzerine basılı tarih, öldüğü gün ile aynı. | Open Subtitles | التاريخ المطبوع على الكتاب هو نفس يوم مقتله |