| Zavallı, güç bela kendini bir hücreye atmış. Susuzluktan bayılmış olmalı. | Open Subtitles | المسكينة كافحت لتدخل بزنزانة، لا بدّ وأنها فقدت الوعي بسبب الجفاف |
| Sonra, adımı okuduklarında bayılmış numarası yaptım. | Open Subtitles | وبعد ذلك، عندما نطقوا إسمي فقط تظاهرت بغيبة عن الوعي. |
| Yardımcı pilot ne olduğuna bakmak için geri gitmiş ve orada bayılmış. | Open Subtitles | حسناً، عاد مساعد الطيار إلى الخلف ليكتشف ما الذي يجري فأُفقد وعيه |
| Nefes alıyor Nabzı güçlü o galiba sadece bayılmış. | Open Subtitles | إنه يتنفس، نبضه جيد أظن أنه أغمي عليه وحسب |
| -Şurada. İçeri girmiş, başına vurmuşlar, bayılmış. | Open Subtitles | ها هنا لقد قدِمَ ، تلقى ضربة ثم أغمى عليه |
| Yapımcının karısı divana bayılmış çekim sonrası istiyor. | Open Subtitles | زوجة المنتج أحبت الأريكة وتريدها |
| Eğer aynı belirtileri gösteriyorlarsa, çok zayıf veya bayılmış olabilirler. | Open Subtitles | إذا طوروا نفس الأعراض قد يكونو ضعفاء أو مغمى عليهم |
| Protestan çocuk fahişeyle beraberken bayılmış. | Open Subtitles | فتى من طائفة الأميش انهار اثناء احضاره لعاهرة |
| Seni buraya getirdiklerinde bayılmış olmalısın Didi. | Open Subtitles | لا بد انك غبت عن الوعي عندما انزلوك هنا يا ديدي |
| Çünkü ısırıldıktan hemen sonra bayılmış. | Open Subtitles | أجل كان هذا قبل 18 ساعة لأنه قد غاب عن الوعي بعد أن تم عضه |
| Meydan kavgası esnasında, biri boynundan vurulmuş. bayılmış. | Open Subtitles | و في اثناء تلك المعركه اصيب احدهم في رقبته و فقد الوعي |
| Sarhoş olmuş, bayılmış, birini öldürmüş. | Open Subtitles | حسناً , لقد ثمل و غاب عن الوعي و قام بقتل أحدهم |
| Vücudunda kırık ve kafasında bir darbe yok. Sadece bayılmış. | Open Subtitles | هناك كسور فى العظم واصابه فى الراس لكنه فقد وعيه |
| Terfi almış, sonra bir iş kazasında bayılmış... ve 7-8 santim çamurda boğulmuş. | Open Subtitles | لقد حصل على ترقية , ومن ثم فقد وعيه في حادثة متعلقة بالعمل |
| Bir dakika, ona gerek kalmayacak galiba. Bu da bayılmış. | Open Subtitles | انتظروا، لا أعتقد أننا سنحتاجها لقد فقد وعيه أيضا |
| Daha sonra Almanya'da bir restoranda yine karşılaşmışlar ve yine bayılmış. | Open Subtitles | و لما شاهده مرة أخرى في مطعم في ألمانيا أغمي عليه أيضا |
| Ama burada Django Reinhardt'la Avrupa'da yüz yüze geldiğinde iki kere bayılmış birinden bahsettiğimizi unutmayın. | Open Subtitles | و لكن تذكروا أن هذا هو ذلك الرجل الذي أغمي عليه مرتين.. عندما قابل جانغو راينهارت شخصيا في أوروبا |
| - bayılmış, rengi atmış, kendinden geçmiş, düşük tansiyonlu ve kızarıklığı var. | Open Subtitles | اجل، لقد أغمى عليه و هو شاحب , و لونه متغير ضغطه منخفض و مصاب بطفح جلدي |
| Buna bayılmış olmalı. İri bir kadın mıydı? | Open Subtitles | لا بد أنها أحبت ذلك إمراة عظيمة |
| bayılmış galiba. Bırak onu, canım. | Open Subtitles | لقد كانت تبدو و كأنها مغمى عليها اتركها , عزيزي |
| Adam sıcak bir günde aç karnına saatlerce ayakta durduktan sonra bayılmış. | Open Subtitles | الرجل انهار بعد أن كان واقفا على قدميه لساعات في يوم حار بدون فطور |
| Dr. Oh dün gece bayılmış. | Open Subtitles | يبدو أن الطبيبة أونه فجأة فقدت الوعى ليلة الماضية |
| Seattle'ın Ağız Tadı yarışmasında bayılmış ve kan kusuyormuş. | Open Subtitles | لقد انهارت في المسابقة و تتقيأ دماً الآن |
| Her ne kadar bu ihtimali ortaya atmaktan nefret etsem de eğer bu adam beyin sarsıntısı geçirmişse bayılmış falan olabilir mi? | Open Subtitles | أكره طرح هذا الإحتمال لكن إذا كان الرجل قد تعرض للإرتجاج، ربما يكون قد اغمي عليه؟ |
| Max park yerinde bayılmış. | Open Subtitles | ماكس فقط إنهار في مكان الوقوف. |
| Norman'ı bodrumda kendini Norma sanıp dayısıyla el ele tutuşmuş, bayılmış halde buldum. | Open Subtitles | عثرت على (نورمان) في القبو مغمياً عليه, ممُسكاً بيد عمه بينما كان يظن أنه (نورما) |
| Se Ra idman yaparken bayılmış, şimdi acil serviste. | Open Subtitles | سيرا فقدت وعيها أثناء التدريب و تم نقلها لغرفة الطوارىء. |
| Merkez, bilinmeyen sebepten ötürü bayılmış dört kurbanımız var. | Open Subtitles | أرسل, لدينا أربعة ضحايا ممددين الأسباب غير معروفة |
| Lou Babiak, 50 yaşında. Time-Life binasının lobisinde bayılmış. | Open Subtitles | (لو بابياك)، 50 عام، أغشي عليه في ردهة عمارة |