| Onu suçlama. Eve döndüğümüzde beni bekleyen şeyleri bilirsem yardımcı olabileceğini düşündü. | Open Subtitles | لا تلمه، فقد اعتقد أنّ معرفة ما ينتظرني عند العودة للديار ستساعدني |
| Ama başka biri... Evde beni bekleyen gerçek biri var. | Open Subtitles | ولكنّي أملكُ شخصًا في حياتي، شخصٌ حقيقيّ ينتظرني في المنزل. |
| Ama başka biri... Evde beni bekleyen gerçek biri var. | Open Subtitles | ولكنّي أملكُ شخصًا في حياتي، شخصٌ حقيقيّ ينتظرني في المنزل. |
| beni bekleyen hayatı sahiplenemeyecektim. | TED | استطعت ان استقبل الحياة التي كانت بانتظاري. |
| Yaklaşık 250 bin dolarım ve bu yolun sonunda beni bekleyen 350 binle biraz bozukluk var. | Open Subtitles | لدي حوالي 250 ألف دولار و 350 أخرى و بعض الفكة في إنتظاري في نهاية هذا الطريق |
| Hayatta beni bekleyen çok şey olduğunu biliyorum | Open Subtitles | أَعْرفُ هناك كثيراً أكثر إلى الحياةِ |
| Nefretle doluyum beni bekleyen şeyin tadını çıkarıyorum. | Open Subtitles | أنا مفعم بالكراهية. أنا أستلذ بما ينتظرني. |
| Eğer evde beni bekleyen biri varsa, kendimi tehlikeye atamam. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أضع نفسي على الخط إذا كان شخص ما ينتظرني في المنزل |
| beni bekleyen insanlar var. Daha sonra konuşuruz. | Open Subtitles | ثمّة من ينتظرني, لذلك سأتحدث إليك لاحقاً |
| Bir de ondan vazgeçmemi ve beni bekleyen başka bir aşk olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ولقد قال بأنه عليّ تركه يذهب، لأنَّ هنالك حب آخر ينتظرني في الخارج لأعثر عليه |
| Otelde beni bekleyen bir nişanlım var... ve öğrendiğinde... | Open Subtitles | لدي خطيبها ينتظرني في الفندق ، الذي يجري لابد من سحقهم |
| Dışarıda beni bekleyen beş milyonum var. | Open Subtitles | وقتها كانت ستوجد 5 ملايين بانتظاري خارج السجن |
| Dışarıda beni bekleyen beş milyonum var. | Open Subtitles | وقتها كانت ستوجد 5 ملايين بانتظاري خارج السجن |
| Tuzakmış. İçeri girdiğim an beni bekleyen bir cadı vardı. | Open Subtitles | كان فخّاً فورَ دخولي كانت ساحرة بانتظاري |
| Ön tarafta beni bekleyen altı kafa daha var. | Open Subtitles | لدي ستة رؤوس أخرى في إنتظاري مسبقاً. |
| Var tabi, beni bekleyen bir sürü insan var. | Open Subtitles | أجل، هناك الكثير من الناس في إنتظاري |
| Hayatta beni bekleyen çok şey olduğunu biliyorum | Open Subtitles | أَعْرفُ هناك كثيراً أكثر إلى الحياةِ |
| Hayatımın en mutlu günü değil. beni bekleyen kimse de yok. | Open Subtitles | إنّهُ ليس أسعد أيّام حياتي كما أنّه لا أحد بإنتظاري في أيّ مكان |
| Evde beni bekleyen bir karım ve çocuğum var. | Open Subtitles | لدي زوجة و طفلة ينتظرونني في المنزل |
| Kulüpte beni bekleyen birkaç yatırımcı var. | Open Subtitles | ثمّة بعض من المستثمرين ينتظروني بالنادي. |
| beni bekleyen küçük güzel bir modellik işim var... küçük güzel bir ajansta... ve paramı aldığımda, oraya gidip... o iğrenç kredi kartı kılıklı suratlarına sokacağım! | Open Subtitles | هناك عمل لطيف بعرض الازياء ينتظرنى. بوكالهلطيفه. وبعدما اتلقى المال, ساذهب اليهم |
| Gidiyor musun? Hayır, merdivende beni bekleyen kızlar var. | Open Subtitles | لا , لا , هناك فتيات فى انتظارى عند السلالم |
| Kereste Tasfiyecisinde bundan kurtulur kurtulmaz beni bekleyen bir iş bile var. | Open Subtitles | حتى أنني تنتظرني وظيفة في شركة أخشاب فور أن أنتهي من هذا |
| Gitmemi istiyor. Aşağıda beni bekleyen bir araba varmış. | Open Subtitles | طلبت منى أن أغادر هناك سيارة تنتظرنى فى الخارج |