| Çocuklarım huzurum, yerimdir, onlar benim dünyam, çocukların olmak zorunda değil, uğultunu besleyen yakıt, yaşamın iyi olmaktan öte olduğu her yerde olabilir. | TED | أطفالي هم مكاني السعيد، انهم عالمي، ليس بالضرورة كون أطفالك هم الوقود الذي يغذي طنينك، أو المكان الذي تحس فيه بالراحة وليس العكس، |
| -Seni besleyen eli ısırmazsın. -Bu doğru biliyorum. | Open Subtitles | لا يجب أن تعضّ اليدّ التي تطعمك أعرف، هذا صحيح |
| Selam sana, arpaları yaratan, sığırları besleyen, gemileri yüzdüren tanrıların en büyüğü. | Open Subtitles | نادى عليه .. صانع الشراب الذى يطعم المواشى .. |
| Bebeğini besleyen şu kadına bir bak pis, iğrenç, bir kafe köşesinde. | Open Subtitles | انظر إلى هذه المرأة التي تطعم طفلها، بهذا اللحم الدهني الرخيص المقرف |
| Bence insanlar onları besleyen eli ısırmamalılar. | Open Subtitles | أعتقد أنه ليس من الجيد أن يعض الناس الأيادي التي تطعمهم |
| Bu sefer seni besleyen eli ısırmış olabilirsin tatlım. | Open Subtitles | رُبما قُمت بعض اليد التي أطعمتك في تلك المرة يا عزيزي |
| Ey kutsal ve mukaddes kadın insanlığın ebedi tesellisi cömertliği ve zarafetiyle tüm dünyayı besleyen ve sefalet çekenlere büyük karşı şefkat taşıyan sevgi dolu bir anne gibisin. | Open Subtitles | , إيتها السيدة المباركة والمقدسة , دائمة الراحة للبشرية , بفضلك و نعمتك تطعمين العالم أجمع |
| Güvercinleri besleyen adamın yanına git ve otur. | Open Subtitles | الرجل الذي يقوم بإطعام الحمام إجلس بجانبه |
| Dört bağlantı kutusuyla bütün gemiyi besleyen zincirleme bir devre. | Open Subtitles | إنه سلك أقحواني يغذي أربعة صناديق محول عبر الغواصة |
| Anevrizmayı besleyen atar damarı görebiliyorum. | Open Subtitles | يمكنني رؤية الشريان الذي يغذي الأوعية الدموية |
| Son vakitlerde, kendime sorup duruyordum eskiden ruhumu besleyen şey neydi diye. | Open Subtitles | مؤخراً، كنت أسأل نفسي ما الذي كان يغذي روحي آنذاك. |
| - Seni besleyen eli ısıramazsın. - Bu doğru. | Open Subtitles | لا يجب أن تعضّ اليدّ التي تطعمك أعرف، هذا صحيح |
| Seni besleyen eli ısırma sakın. | Open Subtitles | لاتعض اليد التى تطعمك |
| Selam sana, arpaları yaratan sığırları besleyen, gemileri yüzdüren tanrıların en büyüğü. | Open Subtitles | نادى عليه .. صانع الشراب الذى يطعم المواشى .. |
| Şehir Geliştirme Bakanlığı işte şehri besleyen el o. | Open Subtitles | وزير تطوير المدن هو اليد التي تطعم المدن |
| Bu emiciler onları besleyen elleri ısırmaya meyilliler... ve kollar ile bacakları. | Open Subtitles | هؤلاء الأوغاد يقومون بعض اليد التي تطعمهم و الذراع و الجذوع |
| Ey kutsal ve mukaddes kadın insanlığın ebedi tesellisi cömertliği ve zarafetiyle tüm dünyayı besleyen ve sefalet çekenlere büyük karşı şefkat taşıyan sevgi dolu bir anne gibisin. | Open Subtitles | . كأم محبة سوف تفعلى إيتها السيدة المباركة والمقدسة بفضلك و نعمتك تطعمين العالم أجمع |
| Pablo'nun teorisi gibi, bilir misin, hani köpek besleyen eleman var? | Open Subtitles | إنها مثل نظرية (بابلو) المتعلقة بإطعام الكلب (يقصد بافلوف) |
| İsveçli! Onu besleyen benim İsveçli. | Open Subtitles | أيها السويدي، أنا الوحيد المسؤول عن إطعامُهُ أيها السويدِيّ. |
| İnsanlar, onları cheeseburgerla besleyen bir kaskları veya iç çamaşırları için uzaktan kumandaları olmasa | Open Subtitles | ماذا سيفعل الناس بدون خوذة تُطعمهم شطبرة همبورجر بالجبن |
| Onu besleyen eli ısırıyor. Ne kadar parası olduğunu düşünsene. | Open Subtitles | هيّا، هل ستعض اليد التي تطعمها فكر بالأموال التي يمتلكها والدها |
| Yağdanlık kolu alıcısını besleyen üçlü kod uygun hale getiricisi yağ karterini deldi ve yan duvarlara basınç uygulamaya başladı. | Open Subtitles | جهاز التوافق الثلاثي الشفرات الذي سيوضع في أطراف الاستقبال سحقت أوعية التشحيم والضغط على الجدران الجانبية زاد |
| Aç toprağı besleyen 13 can karanlıkların efendisinin doğumuna fırsat sağlıyor. | Open Subtitles | ثلاثة عشر روحٍ تغذي الأرض الجائعة تفتح الطريق لولادة سيد الظلام |