| Gökkuşağının tüm renklerini bilirsin bir arada parlarlar ve saf beyaz ışığı üretirler. | Open Subtitles | أنت تعرفين كيف كل الألوان في قوس قزح، إذا كانت تتألق معا، أنها تنتج الضوء الأبيض النقي؟ |
| Şu beyaz ışığı, henüz görmedin, değil mi? | Open Subtitles | ذلك الضوء الأبيض هل رأيته على نفسِك ؟ |
| Hayır, kendimi korumak için etrafımı ruhların beyaz ışığı sardı sadece. | Open Subtitles | لا, أنا أحطت نفسي بالأرواح ذات الضوء الأبيض فقط... لأبقي نفسي محمية. |
| beyaz ışığı görmeye başlamıştım. | Open Subtitles | انا بدأت برؤية الضوء الأبيض |
| beyaz ışığı çekip insanları gençleştirirmiş ya. | Open Subtitles | يرتد الضوء الأبيض ويحلق لعقود |
| Bir akıllı arabaya çarptım, kuyruk kemiğim çıktı, deliğe düştüm, kaval kemiğimi kırdım, kafamı çarptım, beyin sarsıntısı geçirdim, beyaz ışığı gördüm, | Open Subtitles | أنا فقط حصلت على ضرب من قبل سيارة ذكية ، وخلع عجب الذنب (العص ) ؛ وسقطت في بالوعة ، و كسر حوضي خبطت رأسي ، وحصلت على ارتجاج ، وشهدت الضوء الأبيض |