| doğaçlama çalıyor ve hiç bir zaman daha öncekinin tamamen aynısını çalmıyor. Ve bence, yoğun yaratıcılığa çok güzel bir örnek bu. | TED | ويعزف من بنات افكاره وحده ولا يكرر اي معزوفة على الاطلاق وهذا يعتبر نوع من الابداع اللحظي واعتقد ان هذا مثال رائع |
| Bu gördüğünüz, bu konuyu hiş anlamadığımıza çok güzel bir örnek. | TED | وهذا مثال هام كيف اننا حتى اليوم لم نتعلم هذا الدرس |
| Yani Avrupa artık imrenilecek bir örnek değil, savaşılacak ve direnilecek bir düşmandır. | TED | لذا تحولت أوروبا من مثال يحتذى به الى عدو يجب محاربته و مقاومته |
| Size işbirlikçi tüketimin davranış değişikliğinde ne kadar güçlü olduğuna dair sadece bir örnek vereceğim. | TED | لذلك أريد أن أعطيكم مثالا عن كيفية طريقة استهلاك تعاوني قوية يمكن أن نغير السلوكيات. |
| Ve aslında, işte bir örnek: Higgs bozonun Higs bozonunu bulması. | TED | وفي الحقيقة, سأعطيكم مثالاً : الهغز بوزون, البحث عن الهغز بوزون. |
| Bu adamların operasyonlarını nasıl paraya çevirebildikleri ile ilgili bir örnek. INTERPOL'e gidip sayfalara baktığımız ve aranan kişileri arıyoruz. | TED | مثال على كيف يستطيع هؤلاء الاشخاص تنفيذ عملياتهم ذهبنا و اخذنا نظرة على صفحات الانتربول و بحثنا عن اشخاص مطلوبين |
| Bu komple bir kitap, görüntü dışı verilere bir örnek. | TED | هذا كتاب بالكامل، وهو مثال للبيانات التي لا تشمل الصور |
| GF: Louisville Oteli bir kişinin hayatının yoluna girmesine dair tüm sistem üzerine düşünmek adına çok iyi bir örnek. | TED | جي إف: فندق لويسفيل مثال رائع عن كيفية التفكير في النظام بأكمله الحصول على شخص مرة أخرى على المسار الصحيح. |
| Aslında bu her gün benim çalışırken yaptığım türden bir örnek. | TED | إذن، ذلك مثال لنوع من الاشياء التي أُمارسها في يوم عملي. |
| Bir örnek: Arup dünyadaki en başarılı mühendislik firmalarından biri ve Pekin Olimpiyatları için binicilik merkezinin inşası ile görevlendirildi. | TED | مثال: اروب هي واحدة من أنجح الشركات الهندسية في العالم، و كانت مُفوضة لبناء مركز للخيول للألعاب الأولمبية في بكين. |
| Hepinizin dâhil olduğu modern bir örnek: İnternet’te araştırma yapmak. | TED | هنا مثال معاصر سيمت إليكم جميعاً بصلة: البحث على الإنترنت. |
| Size bir örnek daha vermek istiyorum, çünkü az da olsa sıtma'dan bahsettik. | TED | و أود أن أضرب لكم فقط مثال آخر, لأننا تحدثنا قليلاً عن الملاريا. |
| Ve bence- Şu tusunami mesela: klasik bir örnek bu. | TED | و أعتقد ، بالنظر إلى تسونامي، و هو مثال تقليدي. |
| TED deki kalplerimize yakın bir yerden, bir fikri paylaşmada videonun baskıdan daha güçlü olduğunu gösteren bir örnek daha var. | TED | وهذا مثال آخر أقرب لمؤتمر تيد أي عندما يكون الفيديو اقوى بكثير من القصاصات الورقية في نشر الافكار وحث الناس عليها |
| Resimler, ciltleme 1 7. yy Venedik zanaatkarlığına harika bir örnek. | Open Subtitles | الطباعة والغلاف انة مثال عظيم لمهارة الصنع فى القرن السابع عشر |
| Bu evrimin ne kadar hızlı olduğuna dair bir örnek vermek istiyorum. | TED | اود ان اعطيكم مثالا يظهر مدى سرعة حدوث هذا التطور. |
| demek. Bunu size teorik olarak anlatmaktansa sanırım bir örnek ile göstereceğim. | TED | وبدلا من الحديث عن ذلك نظرياً ، أظنني فقط سوف أريكم مثالاً. |
| Rose, mutfağa git ve o yağdan bir örnek al. | Open Subtitles | على أي حال، اذهبي إلى المطبخ يا روز، وأحضري عينة من هذا الزيت |
| Bağdat geçliğine parlak bir örnek olacak... ve herkes küçük hırsızın nasıl buralara geldiğini- | Open Subtitles | وسيكون قدوة لكل الشباب وربما نتذكر كيف أصبح اللص الصغير |
| İzleyicileri hikayeyi kendisi için yapmasına imkan tanımalısınız. Bununla ilgili bir örnek vereyim. | TED | إذن عليك أن تترك المشاهدين يصنعون قصصهم بأنفسهم، وسأضرب لكم مثالًا على ذلك. |
| Koç P'nin diyetinde 500 var. Hangisi daha iyi bir örnek? | Open Subtitles | حمية المدربة بافليك 500 سعرة حرارية أيهم أفضل كمثال أعلي ؟ |
| Şimdi, size bir örnek vereyim: Tüm Avrupadaki inanılmaz karmaşıklıktaki göç problemi. | TED | على سبيل المثال: الهجرة عبر أنحاء أوروبا، والتي تعتبر مشكلة معقدة للغاية. |
| Babam, pazarlama aracı olarak kullanabilmemiz için bir örnek tanıtım kartı basmıştı. | TED | طبع والدي عيّنة من بطاقة المرجع حتى نستخدمها كمادة تسويقية. |
| Bir laboratuvar kutusunu getirip kanından bir örnek al sonra da analiz etmesi için onu Rudy'ye yolla. | Open Subtitles | أحضر صندوق تحاليل وخذ عينه من دمه وأرسلها إلى رودي ليحللها |
| Biz Fransız ordusunu katletmek istemiyoruz. Biz sadece bir örnek vermek istiyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نريد ان نذبح الجيش الفرنسي نحن نريد ان نقد عبرة |
| - Bir şeyi falan yok. Bu tehlikeli bir örnek. Yine içiyorsun. | Open Subtitles | لا يوجد أي عيب بالآلة, إنها عينة فاسدة لقد كنتَ تشرب مجدداً |
| Peki önünüzde iyi bir örnek yoksa, hayatınızdaki ilişkiler de mi iyi olmayacak? | Open Subtitles | و إن أعطيت نموذجاً غير مثالي أيعني هذا حياة بدون علاقات غير مثالية؟ |
| Bir Kral Muhafizi'nin görevden alindigi bir örnek olay var. | Open Subtitles | هناك شروط مُسبقة تعفي حارس الملك من واجبه |
| Hâlâ takipçisi olacağımız bir örnek şu: Geleneksel fikirlerin ve çoğunluğun peşinden körü körüne gitmemek ve gerçekten değerli olanın ne olduğunu derinlemesine düşünmek. | TED | وهذا مثالٌ لا يزال بوسعنا اتباعه: عدم الاتباع الأعمى لوجهات النظر التقليدية أو ذات الأغلبية، ولكن ينبغي التأنّي والتفكير مليّاً حول ماهيّة القيم الحقيقية. |