| İkinizin babanıza, buraya tek bir amaç için geldiğimi söylemenizi istiyorum. | Open Subtitles | و أنا أريد أن تخبروا والديكما أنني هنا لغرض واحد فقط |
| Daha ileri bir amaç için kullanıldılar, bu da ortak bir bağlılık elde edip hedefleri büyütmek içindi. | TED | بل لغرض أسمى؛ لكي نصل لالتزام جماعي، لكي نمدد أهدافنا حقًّا. |
| Toplanan tüm veriler, tek bir amaç için: kalp krizleri gerçekleşirken onları saptamak. | TED | وتجمعُ كل هذه البيانات لغرض واحد: اكتشاف النوبات القلبية عندما تحدث. |
| Ancak ya bu nitelikler daha yüce bir amaç için kullanılmazsa ne olur? | Open Subtitles | لكن ماذا سيحدث إن لم تُوظّف هذه المزايا لهدفها السامي؟ |
| İnsan içine çıkmayı sevmediğini biliyorum ama iyi bir amaç için. | Open Subtitles | أعرف أنك لا تحب الظهور أمام الناس لكن هذا لسبب جيد... |
| Hep şimdiye dek sana anlatamadığım tek bir amaç için. | Open Subtitles | من أجل شيء واحد أنني لن أخبرك بهذا حتى الآن |
| Ölü ama ölü değil. bir amaç için aramızda. | Open Subtitles | ميت ولكن ليس بميت يتتبعنا لغرض ما لا أفهمه بعد |
| Camelot'a bir amaç için geldiğine inanıyorum, kendisi bunu bilmiyor bile olsa. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنه جاء لـ كاميلوت لغرض ما على الرغم من أنه هو نفسه لا يعرفه |
| Benim görüşüme göre o ufak tefek... önemsiz şeyleri belli bir amaç için çaldı. | Open Subtitles | أعطيك رأيي بأن سرقتها للأشياء الجميلة كان لغرض ما |
| Her böcek sadece tek bir amaç için yaşar türünü devam ettirmek. | Open Subtitles | تعيش كل حشره لغرض واحد فقط البقاء على نوعها الخاص |
| İpeği başka bir amaç için de kullanıyorlar bol bol ipek üretiyorlar öyle ki, yılın kimi mevsimlerinde geniş kırsal alanlar ipekle kaplanır. | Open Subtitles | ثم يستعملونه لغرض آخر وينتجونه بكثرة لدرجة أنه في بعض فصول العام يغطي مناطق واسعة من الريف المفتوح. |
| Yani, binalar bir amaç için yapılır. | Open Subtitles | أعني ، يتم بناء الأشياء لغرض. انه أمر مثير للسخرية. |
| Ancak ya bu nitelikler daha yüce bir amaç için kullanılmazsa ne olur? | Open Subtitles | لكن ماذا سيحدث إن لم تُوظّف هذه المزايا لهدفها السامي؟ |
| Fakat ben bu demir-oksidi daha farklı bir amaç için kullanacağım. | Open Subtitles | ولكنني سوف استخدم أكسيد الحديد هذا لسبب مختلف جدا. |
| Öüm evi tek bir amaç için inşa edildi: | Open Subtitles | منزل الموتى بنى من أجل شيء واحد وهو المعاقبه |
| En azından işçi arılar egolarını bir tarafa bırakıp daha yüce bir amaç için birleşiyorlar. | Open Subtitles | على الأقل فإن النحلة يمكنها أن تتخلى عن كبريائها و الإنظمام للمجموعه من أجل هدف أسمى |
| İbrahim'in Tanrı'sı oğlumu bir amaç için seçtiyse, | Open Subtitles | إذا كان رب إبراهيم له غايه من إبنى |
| Ama kalbim, onun bir amaç için öldüğünü söylüyor. | Open Subtitles | ولكن في صميم قلبي، أعلم أنه توفي لهدف ما. |
| Bir zamanlar bunun sana ilahi bir amaç için hediye edildiğini düşünüyordum. | Open Subtitles | مضى وقت اعتقدتُ به ربما أنها هبة منك لأجل غاية إلهية. |
| Geri çekilemem. Bu benden daha büyük bir amaç için. | Open Subtitles | لا يمكنني التراجع سأقوم بهذا من أجل قضية أكبر مني |
| Buraya bir amaç için geldi. | Open Subtitles | سيكون بخير أنه هنا من أجل هدف ما |
| Sanırım buraya daha yüksek bir amaç için girdik ama çoğumuz buraya bizi kendimizden geçiren şeyden kaçtı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان من المفترض أن ننضم إلى الدير من أجل هدفٍ أسمى لكن الكثير منا اختار هذا |
| Ama bu Bozukluğu kim sakladıysa bir amaç için yaptı. | Open Subtitles | لكنْ مَنْ خبّأ الحالة الشاذّة، فعل ذلك لسبب. |