| Geri çekilin. Güzel bir eğlence olacak. | Open Subtitles | إرجعوا للخلف هذا سيكون فيه الكثير من المرح |
| Duyarlı toplumların böyle şeylerin satılmasına nasıl göz yumabildiğine ve genç insanlara zararsız bir eğlence tarzı olarak bunun sunulmasına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم كيف يمكن للشركات المسؤولة يمكن أن تغض الطرف عن هذا النوع من شيء يجري تسويقها للشباب كشكل من المرح غير مؤذية. |
| Ama Amerika'nın ilan panolarından daha iyi bir eğlence kaynağı olabilir mi? | Open Subtitles | لكن هل هناك مصدر أفضل للتسلية من اللوحات الإعلانية في أمريكا؟ |
| Babam senede bir eğlence düzenlerdi. | Open Subtitles | كان والدي يقيم حفلة كبيرة كل عام. |
| Doğal bacak mahmuzları ile silahlanmış üreme erkeklerinin saldırganlığı, horoz dövüşünü popüler bir eğlence çeşidi yaptı. | TED | إذ أن العدوانية بين الذكور المسلّحة بمخالب طبيعيّة في أقدامها، جعل من عراك الديوك تسلية شعبيّة. |
| Size çok daha farklı bir eğlence düzenlemeliydim: | Open Subtitles | كان يجب أن أعد وسائل ترفيه رائعة لك مستر ليزلى |
| Kendime bir eğlence | Open Subtitles | سأنال بعض المتعة |
| Çocuklarına karşı bu kadar gevşek olmanı anlıyorum, Nicole ama ne tür bir eğlence olduğunu görmem gerek. | Open Subtitles | أنا أتفهم أن تكوني متساهلة مع أولادك يا نيكول لكنني يجب أن اذهب و أرى أي نوع من المتعة تتحدثين عنها |
| Şimdiki "ha-ha" bir eğlence ifadesinden ziyade küçük görme anlamı taşımaktadır. | Open Subtitles | الضحكات المتتالية ليست من التسلية بل من تعبير الإدانة |
| Yani, ciddi bir eğlence bu. | Open Subtitles | أقصد الحصول على مرح حقيقي |
| Yani bu bir temel teknoloji değil, diğer şeylerin yanı sıra sadece bir eğlence kaynağı ve biraz dikkat ederseniz çirkin, ahlaksız bir şey. | TED | لذلك فهي ليست تكنولوجيا أساسية، إنها فقط أحد مصادر الترفيه المتعددة، والبغيضة نوعاً ما إذا ما نظرت إليها عن كثب. |
| bir eğlence programına sponsor olmak istiyoruz dediniz. | Open Subtitles | لذا.. عندما تقولون إنّكم تريدون أن ترعون شيء جذاب |
| Genç bir kızın başına geçirilen naylon bir torba ile ne tür bir eğlence içindeydiniz? | Open Subtitles | أي نوع من المرح ينطوي على كيس بلاستيك على رأس فتاة شابة؟ |
| Aklında nasıl bir eğlence anlayışı vardı o zaman? | Open Subtitles | أي نوع من المرح إذاً هو الذي كنت تفكر به؟ |
| Bu kizimizin düğünü için bir eğlence sadece. | Open Subtitles | إنها فقط للتسلية في حفل زفاف ابنتنا |
| Babam senede bir eğlence düzenlerdi. | Open Subtitles | كان والدي يقيم حفلة كبيرة كل عام |
| Sanki şey gibi; atık madde tesisinin tam yanına kurulmuş bir eğlence tesisi gibi. | TED | إنها تبدو غريبة. إنها مثل وجود محطة لمعالجة النفايات بجوار منتزة تسلية. |
| - Ne olduğunu biliyorsun, başkalarında görmüşsündür. Bu bir eğlence hizmeti. | Open Subtitles | تعرف ما هي التسلية، شاهدتً الآخرين يختبرونها، هذه وكالة ترفيه |
| Kendime bir eğlence bulacağım | Open Subtitles | سأنال بعض المتعة |
| Yani güzel ve sıkı bir eğlence adına 10 ya da daha fazla saat... | Open Subtitles | لعشرِ ساعاتٍ أو نحوها من المتعة القاسية. |