| Ama buraya geldiğimden beri yalnızca bir müşterim oldu. Onu da sen verdin. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أنني لدي زبونة واحدة منذ عملت هنا |
| Zaman öldürüyorum. bir müşterim ile buluşacağım ama erken gelmişim. | Open Subtitles | حسناً، نعم ، أنا أقتل الوقت لدي عميل سيأتي قريباً |
| Düzenli bir müşterim var ama teri karides gibi kokuyor. | Open Subtitles | لدي عميل متكرر. لكن عرقه رائحته . كسمك روبيان الجمبري |
| Oh, bu mu? Biz aslında... bir müşterim var, yaşlı bir adam. | Open Subtitles | كلا ، هذا ،لدي هذا الزبون العجوز المحترم |
| şehirde buluşmam gereken bir müşterim var, sense evden ayrılmıyorsun. | Open Subtitles | علي مقابلة عميل في المدينة أما أنتِ فلا تبتعدي عن المنزل |
| Yeni bir müşterisin ve benim yeni bir müşterim olarak her zaman seninle ilgileneceğim. | Open Subtitles | أنتِ عميلة جديدة، و بصفتك أحد عملائي الجدد، فستتم رعايتك على الدوام. |
| Evet Benim bir müşterim. | Open Subtitles | أجل، هي زبونة لدي. |
| Yapabilir miyim bilmiyorum. Bekleyen bir müşterim var. | Open Subtitles | لا أظن بإمكاني فعلُ ذلك لدي عميل ينتظرني |
| - Metresi asla pes etmeyen evli bir müşterim vardı. | Open Subtitles | ؟ كان لدي عميل متزوج كان عنده صديقة لم تريد أن تذهب بعيداً إستمرّت بعمل المشاكل |
| Beş dakika sonrasına bir müşterim olduğunu unutmuşum. | Open Subtitles | لقد نسيت تمامًا أن لدي عميل خلال 5 دقائق. |
| bir müşterim var mesela. | Open Subtitles | لدي هذا الزبون |
| Club Chubby'de, bunlardan yapan bir müşterim var. | Open Subtitles | لدي عميل في "النادي" هو من صنعها |
| Brighton'da bir müşterim var . Ben bir iflas avukatıyım. | Open Subtitles | (لدي عميل في (بريجاتون أنا محامي. |
| bir müşterim bana birinci sınıfı yeniden tanımladığımı söyledi. | Open Subtitles | أحد عملائي قالي أني أعدت تعريفه لمفهوم الدرجة الأولى. |
| bir müşterim, Amerikan Hastanesi'nden randevu almış. | Open Subtitles | حجز لي أحد عملائي في المستشفى الأمريكية |
| - Muhtemel bir müşterim olabilir. | Open Subtitles | - محتملة زبونة لدي |