| Duvarı geçemedim bir türlü. Geçene kadar askıya aldılar beni. | Open Subtitles | أقصد, لم أتمكن من عبور الحائط لقد أوقفوني حتى أستطيع |
| kamerasını götürmüş ama oraya vardığında bunu bir türlü yapamadığını farketmiş. | TED | اخذ الكاميرا الى هناك ليلتقط صور, ولكن عندما وصل الى هناك اكتشف انه لايستطيع ذلك. لم يستطع ان يلتقط |
| Hayır. bir türlü başlayamadım. | Open Subtitles | لا مانع عندى , لكنى فقط لم استطع ان ابدأ فيه |
| Gerçekten istediği 7 ekleri bir türlü ısmarlayamadığı için sadece bir tane istedi. | Open Subtitles | لم تستطع طلب السبع كعكات التي تريد لذا فطلبت واحدة |
| Özet olarak, ne kadar zorlarsam zorlayayım bir türlü kırılmasını sağlayamadım. | TED | الخلاصة أنّني مهما حاولت، لم أتمكّن من كسرها. |
| Dün gece ne kadar uğraştıysam da bir türlü dua edemedim. | Open Subtitles | لكنأنتبهلهذا. الليلة الماضية حاولت بكل قوة ولم أستطع أن أصلي صلواتي |
| Erkeklere istediği her şeyi yaptırabiliyor bir türlü nedenini anlayamıyorum. | Open Subtitles | يُمكنها جعل الرجال يفعلون ما تشاء، ولا أستطيع معرفة السبب. |
| Ona karşı koymaya başladım ama ellerini boğazımdan bir türlü alamadım. | Open Subtitles | ثُم بدأت بالمقاومة، لكني لـم أتمكن من إبعاد يديه عن عُنقي. |
| Sende her zaman bir türlü açıklık getiremediğim bir şey vardı. | Open Subtitles | أتعلمين، هناك دائماً شئ مـا بشأنكِ، لـم أتمكن من التعرف عليه. |
| Dün geceden beri, ne kadar uğraşmış olsak da, hiçbirimiz bu odadan bir türlü çıkamadı. | Open Subtitles | منذ ليلة أمس، لم يستطع أحد كما يُفترض، أن يغادر هذه الغرفة. |
| Ne yaptı ne ettiyse bir türlü doğru tonu çıkaramadı. | Open Subtitles | لا يهمّ ما فعله، لم يستطع التوصل للّحن الصحيح. |
| Doğanın korku ve bir o kadar da meraklı güzelliğinin üzerinde olduğuma bir türlü inanamıyordum. | Open Subtitles | وكنت ، مثل ، وذلك في رهبة من الجمال الطبيعي وأنا فقط لم أصدق كان ، مثل ، في الواقع يحدث ، وتعرفون؟ |
| İşlerin sonunu getirmezsin bir türlü, sonunda bir sorun çıkar hep. | Open Subtitles | إن لم تستطع إنهاؤه, ستصبح جزءاً من الجروح |
| Ben.. her yere baktım ama bir türlü bulamadım. | Open Subtitles | حسناً، لقد بحثت في كل مكان ولم أتمكّن من إيجاده. أعتقد الشرطة أخذته. |
| Kimonon yırtılmış. Seremonide gözümü bir türlü alamadım. | Open Subtitles | عباءتك ممزقة، لم أستطع أن أزيل عيوني من عليها خلال المراسم |
| Dinle, dün gece bir türlü anlayamadığım bir şey gördüm. | Open Subtitles | اسمع، رأيت شيء ليلة أمس ولا أستطيع معرفة تفسير له |
| Sizi rahatsız etmek istemem ama, üç seferdir buradan geçiyorum bu adresi bir türlü bulamadım. | Open Subtitles | أكره أن أزعجك, لكن ذهبت الى نحو ثلاث مرات و أنا فقط لا يمكنني أن أعثر على هذا العنوان |
| Kafamı bir türlü toparlayamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع الحصول على خنازير صغار صغيرة خارج رأيي. |
| Tıpkı matematikteki gibi, mantık var ama bir türlü çarpım tablosunu öğrenemedim. | Open Subtitles | مثل بالرياضياتِ، تفكّري كَانَ رفيعَ، لَكنِّي لا أَستطيعُ أَنْ أَتعلّمَ جداول الضرب. |
| bir türlü yer beğenemedi kendine. | Open Subtitles | واستغرقت وقتاً أطول من المعتاد لتختار المكان. |
| bir türlü sütyenimi bulamamıştım. | Open Subtitles | وانا الى عمري هذا لم استطع معرفة اين ذهبت صدريتي |
| Ne yaparsanız yapın gözlerinizi bir türlü açık tutamayacağınız kadar yorgun hissettiniz mi daha önce? | Open Subtitles | هل كنت من قبل متعبه للغاية اليدرجةأنهمهمافعلت ... لا يمكنكي المحافظة علي عينيك مفتوحتين؟ |
| Dürüst olmak gerekirse, bir türlü emin değilim. | Open Subtitles | لكنّها قضية صعبة لأكون صريح تماماً، لستُ... واثقاً جداً |