| Tekrar adammış gibi hissetmenin başka bir yolu yoktu. | Open Subtitles | لم تكن هناك طريقة أخرى للحصول على كرات المثل ظهرك. |
| Hayır, bunu engellemenin bir yolu yoktu. | Open Subtitles | كلا, لم تكن هناك طريقة لتجنب ما حصل |
| Efendim kumarhanede her yerde kamera vardı, kaçmamın bir yolu yoktu. | Open Subtitles | سيدي، الكازينو يملك كاميرات في كُل مكان. لم يكن هناك طريقة لتفاديهم. |
| Sebebi ne olursa olsun, bu istihbaratı almanın başka bir yolu yoktu. | Open Subtitles | حسناً , أىً كان السبب لم يكن هناك طريقه أخرى لإستعاده هذه المعلومات |
| Eğer kokpitin ışıkları kesilmemiş olsaydı, bunu görmemin hiç bir yolu yoktu. | Open Subtitles | إذا لم تكن أضوائي قد تعطلت كان من المستحيل أن أرى ذلك |
| Başka bir yolu yoktu. | Open Subtitles | ما كان ثمّة سبيل بديل. |
| 1998'de, bu internet denilen cesur yeni teknolojinin bizi nereye götüreceğini bilmemizin bir yolu yoktu. | TED | في عام 1998 لم تتوفر لنا طريقة لمعرفة هذه التكنولوجيا الجديدة الشجاعة المسماة بالإنترنت و إلى أين ستأخذنا. |
| Fakat bu şartlar altında, farkı söylemenin bir yolu yoktu. | Open Subtitles | في تلك الظروف لم تكن هناك وسيلة لتخبر بالفرق |
| Ve bunun incelikli bir yolu yoktu. | Open Subtitles | و لم تكن هناك طريقة لبقة لفعل هذا |
| Düşman veya dost olduklarını belirlemenin bir yolu yoktu. | Open Subtitles | - لم يكن هناك طريقة لنقرر -إذا كانوا أصدقاء أو أعداء |
| - Kesin bilmenin bir yolu yoktu. | Open Subtitles | ! طفلي- لم يكن هناك طريقة لتأكد- |
| Affet beni. Başka bir yolu yoktu. | Open Subtitles | أعزرنى لم يكن هناك طريقه اخرى |
| Coop seni evde bırakmamım bir yolu yoktu. | Open Subtitles | كوب), كان من المستحيل أن أدعك) تبقين في المنزل الليلة |
| - Başka bir yolu yoktu. | Open Subtitles | -ما كان ثمّة سبيل بديل . |
| Bilmemin bir yolu yoktu. | Open Subtitles | لم تكن لدي أية طريقة لمعرفة ذلك |
| Bu şartlar altında, zannediyorum farkı anlamanın bir yolu yoktu, fakat... | Open Subtitles | في تلك الظروف, أفترض أنه لم تكن هناك وسيلة لأخبر بالفرق, ولكن... |