| Burada, Solomon Adaları'nda, bu türde sadece birkaç bin tane üreyen dişi kaldı ve burası, onlar için önemli noktalardan biri. | TED | وهنا في جزر سليمان، لم يتبقى سوى بضعة آلاف من الإناث الولودة من هذا النوع، وهذه واحدة من المناطق المهمة بالنسبة لهم. |
| Bir nükleer reaktörü etkin hale getirmek için, ...birkaç bin tane hava santrifüjlerine ihtiyacın var. | Open Subtitles | الآن، للتحكّم بمفاعل نووي، أنت بحاجة إلى بضعة آلاف من غازات أجهزة الطرد المركزي |
| Yaptıkları şey, cep telefonu yapmak, tezgâha gitmek, biraz satış yapmak, diğer çocukların cihazlarına bakmak, yukarı çıkıp birkaç bin tane daha yapmak, aşağı inmek. | TED | ما يقومون به، هو صنع هاتف خلوي، ثم يعرضونه في المحلات ويبيعونها. يلقون نظرة على هواتف الآخرين ثم يعدون إلى المنزل يقومون بصنع بضعة آلاف آخرى، ثم يعرضونها. |
| Gelin Bay Benedetti, yalnızca birkaç bin tane küçük adımınız kaldı. | Open Subtitles | انت على بعد بضعة آلاف خطوة صغيرة |
| O yüzden bende ona birkaç bin tane önerdim. | Open Subtitles | لذا عرضت عليه بضعة آلاف روح. |